Welcome, visitor! [ Login

ankara escort bayan sexs hikayesi

Akyurt Escort, Ankara Escort, Ankara Kızılay Escort, Çankaya Escort, Gölbaşı Escort, Rus Escort, Üniversiteli Escort 27 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Merhabalar Ben ankara escort bayan hilal sizlere sevgilimin askerlik hikayesini anlatmak istiyorum. Karakoldan her çıkışımda, içimden bir şeyler kopar gibi oluyor. 7 aydır durduğum karakol artık evim gibi… Ondan her uzaklaştığımda korku çöküyor içime, nedenini ben de bilmiyorum. Sanki hayatımın bütün bölümü burada geçmiş, burada doğmuşum ve burada öleceğim gibi bir his var içimde. Karakoldan çıkış yapıyoruz… Önde Özkan Asteğmen, sağında Mehmet Ali solunda Amasyalı Cihan arkalarında bizler. Konvoyu karşılamak üzere Dema Dağı’na pusuya gidiyoruz. Yolumuz uzun, 15 asker 1 komutan. Silahlar elimizde, çantalar sırtımızda… Önce Allah’a emanet, sonra kendimize…
Bir noktaya gelince duruyoruz. Operasyon bölgesi burası olmalı. Kendimize mevzii seçiyoruz. Seçtiğimiz yerin üstünden kuşlar uçuyor. Keklik bunlar… Mehmet Ali, sesleniyor, “kekliğin yuvası var burda.” Yanına gidiyoruz. Evet yuvada üç tane yumurtası var kekliğin. Anne keklik bir türlü geri dönmüyor. Mehmet Ali, yumurtaları hemen pamuklara sarıyor. “Ne yapacaksın bu yumurtaları, yiyecek misin?” diye soruyorum. “Hayır, sıcaklığını koruyabilirsem, keklik civcivlerimiz olur. Anne kekliği uçurduk. Vicdan azabı çekiyorum.” Operasyon devam ediyor. Mehmet Ali, yumurtaları pamuğa sarıp üstünü gazlı bezlerle bantlıyor. Aklınca civcivler ölmeyecek. Bu arada sanki dağlara meydan okurcasına ilerliyoruz. 40-50 dakika ilerledikten sonra Tim Komutanı çök işareti veriyor. Mehmet Ali, “oğlum üç şehidimiz var” diyor Yanıma gelen Mehmet Ali, “oğlum üç şehidimiz var” diyor. Ben, “hadi lan ne şehidi?” diyorum gayrı ihtiyari. Tam bir tevekkülle “la yumurtaların üçü de kırılmış oğlum” diyor. Önemsiz bir şeymiş gibi yapmak istiyorum: “kola kutusunu fazla sallamışsındır.”
Keklik yumurtalarının kırılmasından işaretler alan Mehmet Ali’yi teselli etmeye çalışıyorum: “Boş ver, canın sağ olsun devrem, keklik gene yumurtlar, biz onu yemle besleriz, sen kafanı takma.” Karakol artık gözükmüyor… Gideceğimiz yere de yaklaşıyoruz. Her yarım saatte bir çök veriyoruz. Geçeceğimiz tepenin yamacına öncüler gidip bakıyorlar. 3,5 dakika araziyi gözetleyip, temiz olup olmadığına bakıp ilerliyoruz. Ve gene çök verdi Tim Komutanı. Mehmet Ali’yi çağırdı komutan. Artık gideceğimiz tepe gözüküyor, tepenin yanından konvoyun geleceği yol da gözüküyor. Tepede eskiden kalma bir iki mevzii var. Yola hakim olan tepenin arkası gözükmüyor. Tepeye yaklaştığımızda Komutan, Mehmet Ali’yi ve Cihan’ı yanına alarak önden gidiyor. “Siz yamaçta kalın” deyip, bize de mevzii yeri gösteriyor.Arka tarafı emniyete almak için, tepeye doğru ilerlemeye başladılar. Komutan, Mehmet Ali ve Cihan… Onlar tam tepeye varmadan kıyamet koptu.
Biz alt tarafta kaldığımız için, ilk mermide ateş edemedik. İlk ateşi yiyen öncüler oldu ama gene yılmadan karşılık veriyorlar. Bir grup da, bizim tam karşı yamacımızdan bize ateş etmeye başladı. İki taraftan ateş yiyoruz. Yukarıda ne olup bittiğini bilmiyoruz. Devamlı karşılıklı silah sesleri geliyor. Bizi de önümüzdekiler rahat bırakmıyor, biz de onlara karşılık veriyoruz. Neticede yukarı yardıma gidemiyoruz. Hedef küçültecek bir yer yok, sürünerek bile gidemiyoruz. Bir ara bir feryat yükseldi. Biri bağırıyordu, acı bir sesle… “Allahım, inşallah bizimkiler değildir” dedim içimdin. Komutan, Mehmet Ali ve Cihan… Aklımız yukarıdakilerde, üç kişi üstümüzde çatışıyor. Ve biz daha kalabalığız ama yardıma gidemiyoruz. Karşılıklı silah sesleri, giderek kesildi. Yukarıdan hiç ses gelmiyor. Orda hayat durmuştu sanki. Artık ne bir feryat, ne de bir silah sesi geliyor… Karşımızdaki grup gözükmüyor… Ateşe de karşılık vermiyorlar.

Bizim Konvoy yaklaşıyon oyun geldiğini görüp ateşi kesmişler. Konvoyu pusuya düşürmek için ateş etmiyorlar, sesten ürkmesinler diye. Biz konvoy yaklaşınca, karşı tarafa seri şekilde ateş ettik. Konvoy pusudan kurtuldu. Bu sefer, onlar konvoya ateş etti. Konvoydan gelen ateşle beraber, ateş üstünlüğü sağladık. Biraz da konvoy, Apocular’m görüş mesafesine ters.  planı bozuldu.  kayıp veriyor, iki taraftan bastırıyoruz..ankara escort m karşımızdaki grup dağıldı. Komutan, Mehmet Ali ve Cihan… Yukarı sessizdi, biz daha fazla dayanamadık. Osman hedef küçülterek tepeye doğru sürünmeye başladı. Biz de o tarafa doğru silahların namlularını çevirdik. “İnşallah arkadaşlarımız sağdır” diye mırıldanıyorum kendi kendime. Tepeye sızan Apocular, taciz ateşine başladılar. Fakat biz onlara karşılık verince, bir daha ateş etmemek üzere sustular. Osman, ateş yağmuru içinde sağa sola zıplayıp kaçıyor. Osman, adeta mermilerle dans ediyor. Onun yara almaması, Allah’ın işi. Biz karşı tarafı susturunca, Osman da rahat bir şekilde mevzi alıyor.
Silahlardan çıkan barut kokusu, ortalığı sardı. Boş kovanlar etrafımıza dağılmış. Tepeye gitmeye hiç birimizin cesareti yok. Osman tepeye daha yakın, sürünerek tepeye doğru ilerliyor. O ilerlerken ben ve diğer arkadaşlar onu takip ediyoruz. Komutanımız, Mehmet Ali ve Cihan, şehit düşmüşlerdi. Osman tepeye varrnca, geri dönüp tanımsız bir şekilde bakması, bize her şeyi anlatıyordu. Komutanımız, Mehmet Ali ve Cihan, şehit düştüler. Önce ağlayamadım, dilim damağım kurudu. Onları bu şekilde görmeyi, hiç düşünmemiştim. Sonra ağlayarak sarıldım onlara. O asil kanları, ellerime bulaştı. Mevzii kan gölü olmuş. Önde komutanımız, arkada Cihan ve en geride Mehmet Ali var. Tam karşı tarafta var. Onlar da cansız yatıyor. Bu bölümü anlatacak kelime yok.
Sanırım yarım saat sonra, destek timleri bölgeye yardıma geldiler. Konvoyda kayıp yok, karşı tepedeki Apocular da ağır kayıplar var. Mg-3 üzerine düşen her damla göz yaşım, bana Tim komutanımı, kuşlar gibi uçmak isteyen can dostum Mehmet Ali’yi ve Amasyalı Cihan’ı hatırlatıyor. Ve ben, on aydır ekmeğimi, suyumu paylaştığım dostlarımı, silah arkadaşlarımı koruyamamıştım. Onlar göğüs göğüs’e çarpışırken, ben yardımlanna gidememiştim. Güneş her zamanki gibi, karakolun boyalı pencereleri­nin arasından koğuşa sızıyordu. Her şey normal,
Görev emri almıştık… 60 yaşlarında bir köy koruyucusu, karısını ve karısının dostunu öldürüp, dağa kaçmış. Aylardır da yakalanamıyormuş. Mevsim kıştı… Köy Korucusu, kış şartlarına daha fazla dayanamamış köye akrabalarının yanına inmiş. Biz, böyle bir istihbarat almıştık. Önce bölgeye yakın bir jandarma karakoluna gideceğiz. Oradan da akşam bölgeyi bilen rütbelilerle, köye baskın yapıp katili yakalayacağız.
Operasyon öncesi, bu sözlere bayılıyorum. Sanki göreve değil, çatışmanın tam ortasına eğlenmeye gidiyormuşum hissi veriyor bana. Bazen kendi kendime soruyorum, Türklük dedikleri şey bu mu acaba?

Her timin kendi şoförü var. Bizim şoför Hasan’ı, başka yere göndermişler. Yerine acemi birini vermişler. Hasan’a alışmıştım, her operasyona beraber giderdik. İyi de şofördü, çok tehlikelerden kurtarmıştı bizi.

Araçlar, bölükten çıkış yaptı. Muş’a doğru ilerliyoruz… Yol gittikçe, ölü bölgeye düşüyor. Sarp kayalar, sanki üstümüze düşecek gibi… Araç ilerledikçe yolun durumu daha açık görünüyor. Yolun sol tarafı tam bir uçurum.. Şoför bir metre sağa kırsa, aşağıda parçamızı bulamazlar. Şoför korkuyordu, hareketlerinden hissettim. Önce “sakin ol korkma” deyip teselli etmeye çalıştım. Çocuk hem acemi hem de ilk defa göreve gidiyor. Çocuğa kızıyorum ama o an ona ihtiyacımız da var. Bu yüzden susuyorum.

Devamlı “sakin, yavaş, dikkatli ol” deyip, onu sakinleştirmeye çalışıyorum. Bu sırada o bana abi korkuyorum’ deyince, artık kendimi tutamadım. “Ne korkması lan” deyip kızdım.Ama sakin olmam gerekiyordu. Hava kararmaya başladı. Hafiften çiselemeye başlayan yağmur, yolu iyice kayganlaştırdı. Çamur sanki bizim landtı uçuruma sürüklüyor. Land sağa sola kaydıkça, Allah’a yalvarıyorum. O an, ondan başka kimse bize yardım edemezdi. Yaklaşık 2 buçuk 3 saatlik bir yoldan sonra, “hadi oğlum, hadi aslanım” diyerek yolu tamamladık.

13 aydır çatışmalarda dökmediğim ecel terlerini, bu yolculukta döktüm. Jandarma karakoluna vardığıma, hiç bu kadar sevinmemiştim. Land durduğunda, şoför de kendinden geçmişti. Eli ayağı titriyordu. Onun için de kolay değildi, 7 can taşıyordu. Hava karardı, karanlıkla beraber yağmur da hızını arttırdı. Yağmur ve çamur ikilisi, bize karşı yine birleşti. Bir buçuk saat karakolda kaldıktan sonra, karakoldan çıkış yapıyoruz. Tekrar Landlara binerek köye doğru yola koyulduk. Bu sefer yol, öncekinden daha kötü. Allah’tan şoför değişti. Araçlar ışıkları kısarak, yolun üzerindeki mezraya yaklaştı. Landlar durunca, atlayarak sağa sola dağıldık.

Yanında durduğumuz evden biri çıktı, sakallı, zayıf bir adam… ankara escort  devam edeceğiz..Sakallı adam, üzerine bir panço alarak, bize karıştı. 3. tim önde, bizim tim arkada, karanlığa doğru ilerliyoruz. Ben her zamanki gibi en arkadan geliyorum. Yağmur, çamur ve karanlık, isyan bayrağını çektiriyor. Bir saat kadar ilerledikten sonra, su sesi geliyor. “Yok yok” diyorum, “bu havada sudan geçilmez” ama su sesine, gittikçe yaklaşıyoruz.

Su sesine yaklaştıkça içimdeki yoklar da bitiriyor. “Aman Allah’ım, dereden karşıya geçeceğiz.” Ön taraftaki arkadaşlar, sudan geçmeye başladı. Derken ben de suyun içinde buldum kendimi… Su, bacaklarımdan yukarı doğru çıkıyor. Su, buz gibi…

Silahlar yukarda… Suyun içinden, silahları birbirimize uzatarak geçtik. Belden aşağımız, sırılsıklam oldu.
O ara, askere gelmeden önce imrendiğim sat komandoları geldi aklıma. “Al işte” dedim kendimce, “al sana sen de sat komandosu oldun” dedim.

Yağmur, çamur, su… Kime, neye kızayım bilmiyorum. Köye yaklaştık. Ortalık, evlerin ışıklarıyla biraz aydınlandı. Yanından geçtiğimiz eski bir evin kapısı, aniden açıldı. İçerden çıkan karaltının üzerine silahı doğrulttum. Elinde su bidonu, esmer genç bir kadın. Korkmuştu, konuşamıyordu. 3-5 saniye o kocaman gözleriyle bana baktı. Kadının zararsız olduğunu anlayınca, namluyu ondan başka tarafa doğrulttum, çıktığı kapıdan hızla içeri girdi. Meğer benimle birlikte bizim çocuklar da arkamdan kadına namluları doğrultmuş. Arkamı döndüğümde, çocuklar bana bakarak “hadi” dediler “devam.” Arkayı ikilemişiz. Can dostum Yusuf, tek gelmeme dayanamamış, o da ardımda…

Katil Köy Korucusunun olduğu sanılan 2 evin etrafı sarılmış, çök’te bekliyorduk. Önden beni çağırdıklarını söyle­diler. “Niye ben?” diye şaşkınlıkla, eğilerek bölük komutanının yanına doğru ilerledim.
Bizim timden yanıma üç kişi aldım. Karşımızda iki ev var. Biz, iki evin arasından sürünerek arkalarına geçeceğiz. Evin camlarında perde yok. Ara sıra cama gelerek, dışarı bakıyorlar. Sürünerek biraz ilerledim. Cama biri yaklaştığı zaman duruyorum. Sürünürken her tarafım çamur oluyor. Çamur ağzıma da giriyor, tükürüyorum. Şimdi suratımı merak ediyorum. Adam camdan bakıyor ama daha bizi fark etmedi. Adam camdan uzaklaşınca, tekrar sürünmeye başladım. Eve doğru geldikçe hızlandım. Evin dibine gelince duvara sırtımı yaslayarak durdum. Sessiz olmalıydım en ufak bir ses, bütün çileyi boşa çıkarabilir. Bunu yanındakiler de en az benim kadar biliyor. Telsizle bilgi verdim ve beklemeye başladım.

Telsizin sesi çok kısık. Oradan operasyonu takip ediyorum. Herkes aynı anda içeri girecek ama en kritik yerde biz varız. Buradan biri kaçarsa ya da kaçmaya kalkışırsa, o zaman ne olurdu ben de bilmiyorum… Telsizden beklenen anons geldi. Planlandığı gibi, büyük bir hızla evlere girdik. Evler arandı ama koruyucu bulunamadı. Arkadan da kimse çıkmamıştı, adam yoktu ya yanlış istihbarat alınmıştı. Belki de adam bizi fark etmişti. Telsizden “toplan” emri geldi. Bir evin çatısında toplandık. Bizimle köye baskına gelen köylü, katil köy korucusunu daha öğlen gördüğünü anlatıyordu komutanlara. Bir ara benim yanıma geldi. Bende de telsiz olduğu için, “komutanım buralardadır” dedi. “kim” dedim, “koruyucu” dedi. “Hadi lan, madem burada, hani nerde? onu da söyle… Benim için öğlen selam verdiği kişiyi, akşam ispiyonlayan biri, başından defedilecek biriydi.

Görev bitmişti, adamı bulamamıştık. Yere yattığımız, süründüğümüz, yediğimiz çamurlar yanımıza kar kalmıştı. Landlara bindiğimde can dostum Yusuf seslendi:
Yusuf, bana şaka yapıyor zannettim. Ama elinde gerçekten ceviz sucuğu var. Hemen üstüne atladım. Onca rezilliğe rağmen, dağ başında ceviz sucuğu bulmamız, beni mutlu etmeğe yetti. Ayrıca hepimizin sağlığı yerinde. Bundan güzel şey var mı dünyada? Üstelik ellerimizde cevizli sucuk… Sonradan öğrendim, cevizli sucuk, komutanımızın ikramı imiş… Bu operasyonun adı yola çıkarken ‘Katil Köy Korucusu Operasyonu’ idi. Dönüşte sadece cevizli sucuk kaldı aklımızda, operasyonun adını ‘Cevizli Sucuk Operasyonu’ koyduk…
Aylardır karakolun etrafındaki tepelere, patikalara pusu atmaktan sıkılıyor insan… Her gün aynı olayların hayalini kurmak, birinin karakola sızmasını düşünmek, acaba nerden roket gelir, nerden yaklaşırlar, nasıl sızarlar diye her gece düşündüğümüz taciz planları…
Hep biz onları bekledik…
Aslında hep istemişimdir bir Pkk kampına sızmak, elimde dizdiğim 7-8 el bombasını onların mevzilerine atmak, onlara baskın yapmak ama nasip olmadı. Yaklaşık 1.5 aydır karakolun yakınındaki tepelere, patikalara gece-gündüz pusu atıyoruz, bazen ‘ya Pkk da gelmiyor’ deyip dalgaya alıyorduk.
Karakol komutanı, nadir pusu attığımız Domuz Tepe’ye pusu atacağımızı söyledi. Sabah karakolun 700 metre ilerisindeki hendeklere gidip gözetleme yapıyorduk. Karşımızda her zamanki gibi sarp kayalar, ağaçlar, patikalar, normal bir doğu görünümü… Bazen keçiler ve koyunlar geçer. Bir de gökyüzündeki yolcu uçakları, uçak gözden kaybolana kadar bakardık. Karakola dönmeyecektik. Bunun nedenini ben de anlamamıştım. Aylardır kendimce teori kurmaktan sıkılmıştım artık. Şuradan gelirler, buradan ateş ederler. Gerçi gündüz vakti kim gelirdi ki, ara sıra gözcüler mevziiden etrafı gözlüyordu, her şey normaldi.
Her şeyin normal olduğu gün, sağımıza solumuza düşen mermiler bozmuştu. Hemen tam siper alıp, ateşin geldiği yöne doğru ateş etmeye başladık. Ama karşı taraftan gelen doçka sesleri şaşırtmıştı beni. Bir ara Tim komutanıyla göz göze gelince doçka olduğunu onun gözlerinden anlamıştım. Karakol 7 aylık suskunluğunu bozmuştu. Hem de gündüz ve Doçkayla… Ama biz onlara karşılık verirken karakoldan da ses gelmiyordu. “Bir ara duymadılar mı acaba?” dedim. G-3 olsa neyse dokçaydı bu, duymuş olmaları lazımdı. Doçkayla birlikte, uzun menzilli Kannaslar’la da bizi yüklüyorlardı.
Taciz yerini artık bire bir çatışmaya döndürmüştü. Karakol nihayet 120’lik havanları davar sırtına atmaya başlamıştı. Onunla birlikte, uçaksavar da ateş ediyordu. 120’lik havanlar karşı tepeyi yoklayınca, sıkıntılı dakikalarımız bitmişti. Bizim tim de karşı tarafa doğru, rahat ateş etmeye başladı.
Ateş üstünlüğü, karakoldan gelen destekle bize geçmişti. Pkk susmuştu. Karşılık gelmeyince onlar da kayalıklara saklanmış ve bize hedef kalmamıştı. Karakolda havan ve uçaksavar atışını kesmişti. Bu sefer Apocular saklanıyordu, kafalarını kaldıramıyorlardı. ‘Baskın basanındır’ lafı da o saatte tarih olmuştu bence. Karşı taraf ateşi kestikten sonra gözden kayboldu. Kayalıklar onlar içindi. Sanki her zamanki işlerini kusursuzca yerine getirmişlerdi, kaçmışlardı.
Mermi sesleri kesildikten sonra, jarjör değiştirirken etrafa bıraktığım boş jarjörleri, hücum yeleğime yerleştirmeye başladım. Mermim azalıyordu, akıllıca hareket etmeliydim. Gerçi karakol yakındı ama ben elimdekiyle yetinmeliydim. Susamıştım, çantam hendeğin köşesindeydi. Sürünerek hendeğin köşesine doğru ilerledim. Çantamı açtım ped şişeyi çantamın yanındaki yerinden çektim. Suyu yan tarafa doğru dikerek içmeye başladım. Tam karşımda bizim tim çavuşu, bana bakıyordu. Suratındaki kanlar, mevziiye dökülmüş hiç kımıldamıyordu. Ben de dona kalmıştım. Suyu yere bırakıp ona doğru sürünmeye başladığımda, kımıldamaya başladı, yaşıyordu. “Lan su getirsene salak, sabahtan beri sana bakıyorum su getir” diye bana bağırdı. Suratındaki kandan haberi yoktu, “lan suratın kan ne oldu sana?” dediğimde ne kanı deyip elini suratına sürdü.
Kanı görünce, bir an yüzü ekşidi. Elimle kafasını yokladım, küçük bir yara vardı. Oradan akan kan, suratını kaplamıştı. Sonra “alnın kanamış oğlum” deyip güldüm, “uyuz itin yarası eksik olmaz” dedim. Çavuş sonra hatırladı. “Yanıma komutan geldi sürünerek, o esnada anlım acıdı bir anda. Ama çatışmanın etkisinden anlamadım. Büyük ihtimalle boş kovan gelmişti” dedi. Hemen suyla suratını temizledim, kanı gören tim panik yapmasın diye. Çavuşun küçük kovan çarpması dışında başka yarası yoktu. Tim Komutanı herkesi tek tek dolaşıyordu, “zayiat var mı yok mu?” diye. Komutanın her zaman “Allah’a şükür atlattık” deyişi her zaman hoşuma gitmiştir. Havan sesi, doçka sesi bitmiş yerini hayat kendini sessizliğe bırakmıştı.
Artık çatışma bitmiş, kaçanlar kaçmıştı, her zamanki gibi. Yerimize başka bir timin gelmesiyle, biz hızla ve eğilerek hendekleri boşalttık. Karakola geldiğime hiç bu kadar sevinmemiştim. Acıkmış ve susamıştım… Karakolun ışıkları sönüktü her zamanki gibi. Biz ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra hazır kıta beklemeye başladık. Hava karardıktan sonra hiçbir olay olmamıştı. Biz hazır kıta beklerken, bazıları çatışma anılarını büyük bir heyecanla birbirine anlatıyordu.
Bizim çocuklardan biri, “Pkk bir karakolu basarken, havanlarla saldırmış” filan dedi. Ben de “yok daha neler, tank filan da gelmiştir” deyip dalgaya almıştım. Evet o sallıyordu. O da bunun farkındaydı. Ama yalanını yutmak istemiyordu. O ara karakol komutanı içeri girdi, “ulan millet dışarıda pusuda, sizi koruyor. Siz burda laf ebeliği yapıyorsunuz. Size ne ? adamlar tankla gelir, topla gelir. Siz onlara nasıl karşılık vereceğinizi düşünün” diye bizi sertçe azarladı. Biz her zamanki gibi, kafalar önlere eğik, düşünme pozisyonu geçtik. Biz o ara hiç konuşmadık. Fırçayı da yiyince susmuştuk. Sabaha karşı hava aydınlanmadan nöbet değişimi oldu. Karşı tepeler gözükmüyor, ordalar mı gittiler mi bilmiyorduk. Hava aydınlanmaya başlamıştı… Güneş insana vurdukça sanki üzerinde buz varmış da çözülüyormuş gibi oluyordu.
Sabah olmuş gün ağarmıştı, artık dürbünle karşı tepeyi yokluyorduk. Ama görünürde hiç bir şey yoktu, gitmişlerdi. Artık sırayla uyumaya başlamıştık. Biraz dinlenmiş, nöbet değişimi yapıyorduk. Güneş tam tepemizdeyken uyku haramdı bize. Gece sivrisinek, gündüz karıncalar… Tabi onların da teröristlerden az kalır yanı yok. Bir ara şeker getirip, uzağa döküp karıncaların dikkatini o tarafa çekiyorduk, işe de yarıyordu aslında. Saatler ilerledikçe tepelerin her karesi dürbünle izleniyor, gözcünün son sözü yine “temiz” oluyordu. Ve havanlar patlıyor! 100-150 metre sağımızda, sanki deprem oluyor gibi Domuz Tepe sallanıyordu. İlk defa havan mermisinin hedefi bizdik. Bizim arkadaşın akşam salladığı hikaye gerçek olmuştu. Ve biz de bu hikayenin kahramanlarıydık şimdi. Havanı yiyince şaşırdık, siper aldık ama nereye ateş edeceğimizi bilmiyorduk. Sadece havan geliyordu, silah veya doçka sesleri yoktu. Sağımıza solumuza, önümüze arkamıza havanlar iniyordu.
Derken bizim karakoldan havanlara karşılık geldi. 20-25 dakika sürdü çatışma. Allah’tan bize denk gelmedi havanlar, şehit vermedik. Bu 25 dakika bize bir asır gibi geldi. O an ne yapacağımızı bilemedik. Normal çatışma eğitimi almıştık, pusu eğitimi almıştık. Ama havandan kaçma eğitimi almamıştık ya da biz hatırlamıyorduk. Havanlar susmuştu. Onlar da bizimkiler de havanı kesmişti. Bizim ağır silahlar, onların olduğu yerleri yokluyordu. Ama kayalıklar buna müsaade etmiyordu. Kaçmışlardı gene her zamanki gibi. Bir an içimden bu karakol mantığının saçmalığı geçti. Açık hedeftik, böyle. Bu mantık teröristlere avantaj sağlıyordu. Ben dağda bayırda, tıpkı onlar gibi yaşamaya razıydım.
Arkadaşlardan biri, “komutanım bunlar dün doçkayla bu gün havanla geldiler yarın tankla da gelirler” dedi. Komutan gerilla savaşının tank aşamasına gelemeyeceğini, büyük silahın onlar için avantaj değil dezavantaj olduğunu söyledi. Anladım ki, bizim karakol gibi, tank da onlar için açık hedef olmak demekti. Ben komutandan, daha gaz verici bir cevap bekliyordum. Aklı başında bir yorum geldi.
Güneş gene her zamanki gibi dağların arasından bize “elveda” diyordu. Artık daha da yorgunduk. Uykusuzluk gözlerimizi kızartmaya başlamış ve açıp kapadıkça sanki içinde iğne varmış gibi batıyordu göz kapaklarımıza. Yorgun düşmüştük, sırayla birbirimizi dinlendirmeliydik. Havanın da kararmasıyla nöbet değişimi olmuştu. İhtiyaçları giderdikten sonra sırayla uyku, nöbet, hazır kıta, çatışma anıları… “Devrem havanın sesini duydun mu?” muhabbetleri, sabaha kadar sürdü. Bazen komik anılar, yanlış yere ateş etmeler… Mesela çatışma sonu anıları çok olur, çok anlatılır. Ama bir çatış­mada şehit verilmese, o çatışmadan kimse bahsetmez.
Böyle zamanlarda eski resimlere bakmama ve sivil hayatı düşünmeme kararı almıştım kendimce. Bir ara kendi yüzüme bakmaya karar verdim. Dolabın kapağındaki aynaya bakarken, bizim aile resmi, annem, babam ve kardeşim gözüme takıldı. Onları görünce duygulanıyordum, gözlerim doluyor, dilim damağım çekiliyordu. Sanki bana bir şeyler söylüyorlardı, hepsi gözlerimin içine bakıyordu. Annem, kardeşlerim canlı gibiydiler. Resmi öptüm, dayanamadım ağlamıştım. Resmi tekrar aynı yeri­ne koydum.
Anam, “şu çocuğu askerdeyken gidip izlemek isterdim” derdi. “Nasıl adam oluşunu görmek isterdim.” Ona her bakışımda, “işte adam oldum ana” derdim kendimce. Evet özlemiştim, her gün üzerimden mermiler geçerken aklıma geliyorlardı. Ama ben başka şeyler düşünerek, ak­lımdan atıyordum onları. Sonra dolabın kapağını, sert bir şekilde kapattım. “Duygulanma zamanı değil” dedim, kızdım kendime. Millet pusuda sen nostalji yapıyorsun. Burada yaşadıklarım kendi kendime konuşmayı öğretmişti bana. Gece uzun olmuştu, uykusuzluk ve yorgunluk… Her 2 saatte gelen nöbet, her an çatışma ortamının olması kötüydü. Bazen “ulan basın basacaksanız, gelin artık” diyorum. Gözlerim dayanamıyor ama ben onları zorluyordum. Buradaki bir hata, tüm karakola mal olabilirdi. Tüm karakol da, bunun farkında idi.
Uzun bir gece sonunda sabah olmuştu artık. Karakola her gittiğimizde görüp de yalamadığımız koğuş ve ranzalar, gözümüzde tütüyordu. Bazen insan, “1-2 saat yatakta yatmak için neleri vermezdi” diyordum. Yatak ve yastık, sıcak bir duş, deliksiz bir uyku, gözümüzde tütüyordu. Artık taciz sona ermişti. Biz gündüz mevzilerde, her zamanki gibi sırayla uyuyor ve dinleniyorduk. Her şey normale dönüyor gibiydi.
Yıldızlar sanki üstümüze düşecekmiş gibi
Karşı tepeler boş ve sakindi. Biz bir ara artık tepelere değil, gökyüzüne bakıyorduk. Belki “bu sefer, uçakla filan gelirler” diye dalga geçiyorduk. Aslında 2 gün önce havan dalgası gerçek olmuştu, ama uçak tam dalgaydı. Akşam olmuş gene karanlık çökmüştü. Akşam yemeğini yedikten sonra, nöbete gitmeden önce ne zamandır içmediğimiz çay, bize ilaç gibi geliyordu. Pusu vardı gene… Bir mevziide birden fazla asker olduğundan, ikisi gözetler, diğeri yatardı. Uyuma sırası bana gelmişti. Kafamın altına bir taş alarak gökyüzüne daldım. Etrafta ışık olmadığından, yıldızlar sanki üstümüze düşecekmiş gibi geliyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde,  tekrar taciz atışına başladı. Karşı tepelerden mermi yağıyordu. Karakolda kıyamet kopmuştu… Bu sefer normalden daha kalabalık gelmişlerdi. Çünkü çok yerden namlu ışığı geliyordu. İzli mermiler, havalarda uçuşuyordu. Mermiler bir o tarafa bir bu tarafa… Gökyüzü adeta karnavala dönmüştü. Bizim sol çaprazımızdan bir namlu ışığı görünüyordu. Gittikçe yakınımıza geliyordu. Seri şekilde taradım bölgeyi, Pkk bir taraftan taciz yapıyor, diğer taraftan da sızıyorlardı. Her baskın bizim için bir tecrübe oluyor. İlk merminin şokunu atlatınca, geriye sadece sızmayı engellemek kalıyordu. O gece bizim uçaksavara görevinin hakkını vermiş, karakola kimseyi yaklaştırmamıştı. “Helal olsun dedim” içimden.
Yanımdaki arkadaşım Kayserili Ali’nin, “ulan senin daşşağını yiyim uçaksavara” deyişi, güldürmüştü beni. Silahların sesleri, saatler ilerledikçe azalmaya başladı. Apocular şimdi, kaçış planını uyguluyorlardı. Her zamanki gibi yanımızdaki mevzilere sorduk, “var mı bir şey?” Hemen cevap gelmese, tedirgin oluyorduk. Hemen “yok” dedikleri zaman, dünyalar bizim oluyordu. Bana sordukları zaman, çabuk cevap veriyordum “zayiat yok” mesajını. Çünkü ben de hep bu mesajı almak istiyordum. Ama karakolun içerisinde bir inilti sesi geliyordu. Ahmet arkadaşımız yaralanmıştı. Üzüldük ama daha sonra önemli bir şey olmayınca sevinmUzun geceler atlatmıştık… Ve her gün olan tacizler, bizi yorgun düşürmüştü. Biz yorgunluk hissetmiyorduk ama vücut kendini bırakıyor, biz onu zorluyorduk. Güneş gene kendini, Davar Dağı sırtlarından göstermeye başlamıştı. Bize, “günaydın” der gibiydi. Güneşi gördüğüme her zamanki gibi gene sevinmiştim. Önce karakolun çatısına isabet eden güneş, biraz vakit geçince mevzilere. Daha sonra toprağa düşüyordu, ısınıyorduk. Geceleri soğuk oluyordu. Her ne kadar yaz olsa da dağda gece ayaz oluyor. Taciz sona ermişti karakola çekildik. Karakolda sabah kahvaltısı yapmak bana, evdeyim havası vermişti. Artık her şey bitmiş gibi geliyordu bize. Ama Pkk hala dağda ve her an bize tacize başlayabilirdi.
Aradan bir hafta geçti. Taciz yediğimiz tepelere, keşfe gidiyoruz. Kayalıkların arasından dikkatli bir şekilde ilerliyoruz. Sanki hepimiz profesyonel askerler gibiydik. Derken iki kayanın arasında dehşet bir manzarayla karşılaştık. Kayanın arası kan revan olmuştu. İnsan parçacıkları, insanın midesini kaldırıyordu. Etrafta havan mermisinin isabet ettiğine dair izler vardı. Büyük bir ihtimalle, birine havan isabet etmişti. Yoksa bu, mermi işi değildi. Daha sonra bölgeye yakın bir köye gittik. Köyde karakola tacizde bulunan grupların, çok sayıda kayıp verdiklerini öğrendik. Hatta bir kadın teröristin kafasına havan düştüğünü söylediler.
Evet o gördüğümüz dehşet manzara, bu kadın teröriste ait olmalıydı. Bir an bu yaşananlara anlam veremedim. Bu vatan hepimizin ortak vatanı değil miydi? Bu yaşananlar niye yaşanıyordu? Bu kadın niye kendi askerine kurşun sıkıyordu? Yazık olmadı mı bu genç yaşta ona? Ama bu düşüncelerin çatışmada yeri yoktu. Kardeşlik, insanın canına kast edene kadar sürebilirdi. Öldürmek isteyen elbette de öldürülecekti… Bunun başka çaresi de yoktu..
Bilmiyorum başka diyarlarda da var mıdır, böyle vatanı uğruna ölüme meydan okuyan insanlar. Yirmi yaşına gelmiş, ömründe silah dahi görmemiş insanlar… Bu gençler, bu çocuklar, ‘Peygamber Ocağı’ denilen yere varınca hepsi birer dağ kesilir, canavar olurlar Allah’ın izniyle… Hani ‘Her Türk Asker doğar’ sözünü doğrularcasına…
Körpecik bedenleriyle sarılırlar silahlara, çarpışırlar dağlarda, yeryüzüne meydan okurcasına…Ölüme gidenler değil, arkada kalanlar da böyledir. 20 yıldır gözü gibi baktığı evladını vatan için askere gönderen ve evladının şehadetinde “Vatan Sağolsun” diyebilen analar, babalar, sevgililer…
İlkbahar yaklaştıkça Şırnak dağlarına operasyon hazırlıkları başlar. Hain avına çıkarlar Cudi’ye, Gabar’a, Düğün Dağı’na. Hainin olduğu her yere, dağa, taşa operasyon başlar. Her asker sanki dağlara meydan okurcasına koyulur yollara, elinde silahı, sırtında çantası, gönlünde vatan aşkı. Yusuf diye bir arkadaşım vardı, pehlivan gibi. Hani öyle üç beş çakala pabuç bırakmayacak sözde değil özde delikanlı bir adam. Operasyona gidiyordu 35 kiloluk sırt çantası sırtında, elinde g3 piyade tüfeği. Vedalaştık belki de son defa görecektik birbirimizi.

Onlar yola koyuldular, bize yakın bir yere pusu atacaklardı. Biz de bütün gece hazır kıta bekleyecektik. Saat 12’ye yaklaşmış ve gözetleme sırası bana gelmişti. Her şey normaldi, yıldızlar her zamanki gibi parlak, gece her zamanki gibi sessizdi. Sessizlik, Pkk’nın hain taciziyle bozuldu. Yaklaşık kuş bakışı 15 km ileride pusu atan arkadaşlarımıza taciz başlamıştı. Çatışma başlamıştı gözümüzün önünde. Silahlar konuşuyordu adeta. G3’lerin sesini mg3’ler bastırıyor, ara sıra el bombaları patlıyordu. Çarpışıyorlardı Yusuflar, Aliler, Mehmetler… Biz her ne kadar kendimizi parçalasak da elimizden bir şey gelmiyordu. Dinliyorduk sesleri ve dua ediyorduk Allah’a sağ salim gelsinler diye.

Sesler kesildi nihayet. Daha 5-6 saat önce pusuya gönderdiğimiz arkadaşlarımıza bir şey olup olmadığını öğrenmek için telsizden kulağımızı ayıramıyorduk. “İnşallah” diyorduk, “kimseye bir şey olmamıştır.” Pkk her zamanki gibi taciz atışlarını yapmış ve kaçmıştı. Komutan, “her şey yolunda, kimseye bir şey olmamış” deyince dünyalar bizim oldu. Sabah gün ışığının ağarmasıyla pusudakiler dönüş yaptı. Yusuf’u ve diğerlerini görünce, sanki yeniden gelmiştim dünyaya. Sarıldık birbirimize ağladık, tutamadık göz yaşlarımızı. Çünkü söz vermiştik birbirimize, beraber gidecektik, ölüme de evlerimize de..

Toprağa basmamak için elimden geleni yapıyorum. Ama bazı yerlerde kayalar bitiyor, mecburen basıyoruz toprağa. Ayağımı bastığım her yerde ölüm korkusu var. Ayağımı çektiğim an havaya uçacakmışım gibi geliyor. Mayınla ayağımın kopacağı korkusu, içime girdi mi çıkmak bilmiyor. Çatışarak şehit olmak veya yaralanmak zoruma gitmez. Ama mayına basarak yaralanmak, zor geliyor.

Sıcaktan bunalmış bir halde, arazi taraması yapıyoruz. O kadar terledim ki, üstümdeki yeşil atlet bembeyaz olmuş. Çantamdaki su adeta kan gibi, insanın içesi gelmiyor. Mecburen içiyoruz azar azar. Tim komutanı yukarı çağırıyor bizi.

Arkamızda bizimle beraber arama yapan diğer timlerin elemanları da, vadinin tepesine çıkmak için yukarı doğru ilerlemeye başladılar.
Bir tim, bizi geçerek tepeye tırmandı… Yalnız çok acele ilerliyorlardı, yanımızdan hızla geçerek gittiler. Onlar tepeyi aşar aşmaz, büyük bir patlama oldu. Önce roket yediğimizi sandım. Kendime gelince, en yakındaki kayanın dibine yatarak mevzii aldım. Ancak mermi sesi değil, mayına basanın bir arkadaşımızın çığlıkları yankılanıyordu her yerden.

Kalkar kalkmaz onlara doğru ilerledim, gördüğüm manzara inanılmazdı. Mayını hep duymuştum, hayalini kurmuştum, ne kadar zarar verebileceğini biliyordum. Ama arkadaşımın mayına basacağını, benim de ona yardım edeceğim aklıma gelmemişti. İsmini bilmediğim arkadaşımın sağ bacağı, kanlar içindeydi. Biz her ne kadar yardım etmek için çırpınsak da elimizden bir şey gelmiyordu. Tabii rütbeliler daha önce aynı olayları yaşadıkları için, bizden daha tecrübelilerdi. 15-20 dakika içinde helikopter geldi ve arkadaşımızı alıp gitti.

“Hayat bu kadar acımasız” dedim kendi kendime. Belki bu mayını buraya tuzaklayan itirafçı oldu pişman oldu. Hatta şimdi devlete çalışıyor ama tuzakladıgı mayın, bir gencin tüm hayallerini aldı gitti…

Bir ara gözlerimi kapatıp, hayal kuruyorum. İstanbul’dayım, Salacak’ta her zamanki yerimde nargile içiyorum. Deniz ve gökyüzü mavilikte yarış ediyor, ikisi de birbirinden güzel. Seri şekilde silah sesleri geliyor. Ranzanın başında asılı duran silahımı alarak, çıkıyorum dışarıya. Silah sesleri “taciz var, karakolu boşaltın” diyen arkadaşların seslerini bastırıyor.

Karakola taciz var! Pusu Tepesi, diğer mevziiler, seri şekilde sağa sola mermi yağdırıyorlar. İzli mermiler gökyüzünde yarış ediyor sanki peş peşe. Hemen en yakındaki irtibat hendeğine sürünerek ilerliyorum. Tüm tim ne yapacağımızı bilmiyoruz, daha üçüncü görevde dinlenmek için beklediğimiz karakol basılıyor. 2 yıldır silah sesi duyulmayan Sason’da ilk ses bize denk geliyor. “Nereye ateş edelim” diye soruyoruz birbirimize. Herkes sağa sola koşuşturuyor…
, karakolun üstündeki uçaksavar, her kes ateş ediyor. Bağıran, çağıran, ortalık mahşer yeri gibi… Biz yerimizden kımıldayamıyoruz. “Kesinlikle ateş etmeyin” diyor başımızdaki asteğmen. İzli mermiler, sağa sola, bu arada önümüze düşüyor. Önümüze düşen mermiden sonra, ayağa kalkmama kararı alıyoruz. Sürünerek sağ tarafa doğru ilerliyoruz, hemen önümüzdeki mevziide iki asker var. Onlar hiç ara vermeden ateş ediyorlar. Aslında çok kez taciz eğitimi aldık ama hiçbir şeyi gerçek olmadan anlayamıyorsun. Bir de karakolu bilmediğimiz için herhalde apıştık kaldık. Korku da yoktu aslında.

Silah seslen artık yavaş yavaş azalmaya başladı. Karakol Komutanının sesi geliyor, “ateş kes, ateş kes, ateş etmeyin” diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. Başımızdaki asteğmen Karakol Komutanının yanına gidince, fırsat bu fırsat biz de önümüzdeki mevziiye eğilerek ilerledik. Mevziide iki asker, ikisinin de konuşmaya mecali yok. Mevziinin içi boş kovanlarla dolu. Ayakta duramıyorsun. İkisinin de mermisi bitmiş. Barut kokusu mevziinin içini sarmıştı, onlarla daha konuşamadan… Asteğmen çağırdı bizi, hazırlanın emri verdi: “karakolun etrafına operasyon var, tesisat kuşanın.”

Bölükteki teskereci timin, bu sabah şafak doğan güneşti. Ancak taciz olduğu için, onları da getirmişler. Çoğu karakoldakilerden bile daha heyecanlıydı. Allah’tan kimsenin burnu kanamadı. Karakolun etrafına 2-3 gün operasyon yapıldı. Batman’dan gelen Özel Harekat, her yeri allak bullak etti, sonuç mükemmeldi

Terhis olmama üç ay kaldı… Artık eve gitme hayalleri artmış bende… Her gece kendimi, evde sevdiklerimle mutlu bir şekilde hayal ediyorum. Ama günler inadına geçmek bilmiyor… Bu arada, bir iki gün içinde operasyona gideceğimiz bildirildi. Operasyondan önce gideceğimiz yere kadar, yapacağımız işi yapana kadar, hiçbir şekilde kimseye bilgi verilmez. Öğleden sonra kumanya ve çanta hazırlığını tamamladıktan sonra, operasyon için dinlenmeye çekildik.

Havanın kararmasıyla birlikte yola koyulduk. Nusaybin doğru ilerliyorduk. Kısa bir zaman sonra araçlardan indik. Bundan sonrasını, yürüyerek devam edecektik. Yürümeye başladığımızda vakit epey ilerlemişti. Nusaybin ovasının yani İpek Yolunun kenarından dağa (Boğuk) doğru ilerlemeye başladık. Dağa ilerledikçe patika dikleşiyordu. Yaklaşık gece 00:30’a kadar ilerledikten sonra, zirveye yakın bir yerde durakladık ve çök verildi. Zirveye çıktıktan sonra süper bir manzara… Her yer dağ ve sen zirvenin biraz altında dağları seyrediyorsun. İşte belki burada haz aldığım tek şey bu dağların zirvesi.

Zirveye ulaştığımızda, herkesin mevzilenmesi emri gelmişti. “Eski mevziileri kullanmayın” diye komutanlarımız tekrar tekrar söylüyorlar. “Pkk eski mevziileri tuzaklamış olabilir.” Burada hazırlıklarımızı yaptıktan sonra, Merkep Tepesinden aşağı doğru inmeye başladık. Dağlara çıkmak kadar, inmek de bir dert. Düşen, ağaçlara takılan, bazen tam komedi oluyor. Hele bir de rütbelilerden biri düştü mü gülemiyorsun da… Tabi bazen gülme komşuna gelir başına hesabı, bazen sen de düşüyorsun çanağı kırarcasına…
Sabahın ilk ışıklarına kadar yürüdük… Sabahın tam ağarmasıyla, hakim bir tepenin yamacında çök emri aldık. Hem kahvaltı yapıp hem de biraz dinlenecektik.

Telsizden bize doğru gelmekte olan Piyade Tugayının komutanlarının telsiz konuşmalarını dinliyorduk. Piyade Tugayındaki rütbelilerden biri, 17 kişilik bir grubun bizim takıma doğru yaklaşmakta olduğunu telsizden şifreli bir şekilde söyledi. Yemekler yarım kaldı. Acilen toparlanıp onlara karşı hızla ve tedbirli bir şekilde ilerlemeye başladık. Boş bir köyün üstünde Pkk lılarla karşı karşıya geldik.

İlk mermi sesinin duyulmasıyla, kendimi en yakın kayanın dibine attım. Sürünerek ilerlemeye başladım. Çatışma başladı… Öncü grup, sağa sola açılarak çarpışıyor. Arkalarından biz dağılarak ilerliyoruz. Hiç bu kadar yaklaşmamıştık Pkk hlara. Ateşe ateş devam ediyoruz. O ara ne düşündüm, ne yaptım çok hatırlamıyorum. Aslında korkmuyorum ama çatışmalarda çok da kahramanlık yapmadım.

Acemi birliğinde rütbelilerden biri, “Her askerin bir kurşunu vardır, ne kadar sakınırsan sakın, kurşun seni bulur” derdi. Çatışma sırasında aklıma gelen tek söz, bu oldu. Kurşunlar kafanızın üstünden, tiz bir sesle geçerken, düşünmeyi bırakıp elindeki silahla karşı tarafa ateş etmekten başka yapacak bir şey yoktu, ben de onu yaptım. Sabahın ilk saatlerinde başlayan çatışma, saatler ilerledikçe hızını kesiyor. Ara ara derin bir sessizliğe bırakıyor. Pkk, ölü bölgeden kurtulmak için, karşı taraftaki kayalıklara saklanmıştı. İki taraftan da kayıp vardı. Ama biz kalabalık olduğumuz için, kayıp pek anlaşılmıyordu. Ama onlar sayıca azalmışlardı galiba. Kayalıklardan ara sıra ateş ediyorlar fakat ateş ettikten sonra o tarafa doğru kannasların ateşi başlıyordu. Diğer Taburlar da bize destek oluyorlardı. Saat epey ilerlemişti. Kobra helikopterler ve Özel Harekatlar’ın gelmesiyle, biz devre dışı kalmıştık. Evet biz elimizden geleni yapmıştık.

Mevzii aldığımız yerin bir az altına inerek, olan biteni seyretmeye başladık. Az önce tam ortasında olduğumuz çatışmanın, şimdi seyircileriydik. Zaten yok denecek kadar az olan, kısa bodur ağaçlarla kaplı olan dağın muhtelif yerlerinde yangınlar başladı.
Saatler öğleni geçmişti… Bir kayanın arkasında öğle yemeğimizi yiyoruz. Buna öğle yemeği denir mi bilmiyorum. Adeta boğazımızdan geçmeyen lokmaları, zorla yutuyorduk. Havanın kararmasıyla, “toplanın gidiyoruz” emri geldi. İyi de ankara escort bayan sorular fazla sorulmaz, çünkü emir demiri keser. Dağın arkasından hızlı bir şekilde ovaya doğru ilerlemeye başladık. Ovaya vardığımızda araçlara binerek tabura doğru yola koyulduk.

Araçlara biner binmez üst cebimdeki sigaramı çıkardım. Sigara içerken aklıma gelen, “her askerin bir kurşunu vardır, ne kadar sakınırsan sakın, o gelir seni bulur” lafına güldüm. Sanırım benim kurşun, bu gün karavanaydı… Yarın
Elazığ’da uzun bir dinlenme döneminin ardından, büyük bir operasyona gideceğimiz söylendi. Aynı gün bulunduğumuz birliğe 8 Skorksy geldi. Biz olayın büyüklüğünü, helikopterlerin gelişiyle daha da iyi anlamıştık. Herkeste yoğun bir hazırlık vardı. Operasyona gidecekler, son hazırlıklarını yapıyorlardı. Ben de silahımı, telsizimi ve bataryalarımı kontrol ettim, her şey tamamdı. İçtima alanına geçip silahları doldurduktan sonra, helikoptere bindik.

Elazığ’dan havalanarak Tunceli’ye doğru ilerlemeye başladık. Olay yerine doğru yaklaştığımızda birliklerin sıcak temas içinde oldukları telsiz konuşmalarından anlaşılıyor. Skorskyler, bizi olay yerine indirdikten sonra geri çekildi. Bölük komutanının peşinden sağa sola manevra yaparak ilerliyoruz. Bizim sorumluluk bölgemizde, tahminen 5 terörist olduğu, telsizdeki rütbeliden bizim komutana iletildi. Biz küçük bir vadinin içinden ilerlemeye başladık. 2-3 aydır hiç silah sesi duymamıştım

Böyle operasyonlarda karşına bir terörist çıkması an meselesi o yüzden her adım atışımda mevzii alabileceğim bir yer gözüme kestiriyorum. Silahlar patladıkça gözümü açıp kapıyorum. Yaklaşık 2-3 aydır, hiç silah sesi duymamıştım. 20-25 dakika ilerledikten sonra, girdiğimiz küçük vadi ikiye ayrılıyordu. Bölük komutanı, ‘sağdan devam edeceğiz’ diye eliyle işaret etti. Diğer takım komutanı teğmen de sola doğru ilerledi. Teğmen vadiye girer girmez… 5 dakika sonra takım komutanı teğmenle yine karşı karşıya geldik. Ancak gireceğimiz küçük bir başka vadi vardı. Teğmen eliyle, ‘ben’ diye işaret etti. Yanında da bir arkadaşımız vardı. Teğmen vadiye girer girmez, silah sesleri başladı. İki el seri şekilde silah sesi geldi. Anlaşılan teröristlerle kafa kafaya gelmişlerdi. Teğmen, bizim 10 metre ilerimizde, bir kayanın arkasına yatmıştı.

İlk mermide Teğmen kasığından, yanındaki er de kafasından vuruldu. Teğmen kasığını tutarak ilerimizde yatıyordu. Bölük komutanı, bendeki telsizden helikopter istedi. Helikopter çok sürmeden olay yerine geldi. Ancak çatışmanın yoğunluğundan, sağa sola manevralar yapıyor bir türlü inemiyordu. Bölük komutanı ile helikopterdeki pilot arasında yoğun bir telsiz muharebesinden sonra helikopter yaralıyı alarak uzaklaştı.

Olay yerindeki ilk birlikle, bizim Tugay, çember yaparak çatışma bölgesini daraltıyordu. Pkk zayiat veriyordu. Komutanımızı ve yanındaki arkadaşımızı vuran Pkk’lının geri tepmesiz topla vurulduğu haberi geldi. Teğmenin ve onbaşının intikamı alınmıştı. İlerleyen saatlerde bizim tarafta ikisi kadın, üçü erkek toplam beş terörist öldürüldü. Operasyon hızını kesti. Silah sesleri yerini telsiz muharebelerine bıraktı. Komutanlar üstlere rapor veriyor, yaralı Teğmen’den haber almaya çalışıyorlardı. Hava kararmaya başladı. Bu gece burada kalacaktık ve mevzii almamız gerekiyordu. Hakim bir tepeye çıkarak, mevzii aldık. Sağ­dan soldan bulduğumuz büyük kaya parçalarıyla, mevzii yapmaya başladık.

İhtiyaçlarımızı giderdikten sonra, dinlenmek için sırt üstü yattım. Yıldızlara baktım, yıldızlar yine her zamanki ihtişamıyla parlıyordu. Dağda ışık olmadığından yıldızlar, sanki elini uzatsan yakalayacakmışım gibi geliyordu. Gece aslında hüzünlü geçti. Sabah beraber helikoptere bindiğimiz arkadaşlarımızdan ikisi yanımızda yoktu. Biri şehit, diğeri yaralıydı. Onun da sağlığı hakkında bir bilgimiz yoktu. Sırayla nöbet tutarak, dinlenerek, geceyi geçirdik. Sabah destek birlikleriyle birlikte bölgeyi aradık. Bölgede bir hafta kaldık. Daha sonra Tunceli merkeze doğru yola koyulduk. Tunceli’ye ulaştığımızda biz Teğmenimizin iyi haberlerini almak isterken, onun kan kaybından helikopterde şehit olduğunu haberini aldık. 15 gündür bıraktığım sigaramı tekrar yaktım. Sigaramı yaktığım çakmak, Teğmenimizin, komutanımın bana verdiği çakmaktı. Bunu fark edince, göz yaşlarımı tutamadım.

Daha üç gün önce, doğacak çocuklarımıza, birbirimizin ismini koyacağımıza dair söz vermiştik can dostum Yusuf’la. Yine her zamanki gibi gülerek konuşuyordu. Oğlun olursa adını “Yusuf koy” diye. Gözümün önüne geldikçe tutamıyorum göz yaşlarımı. Ağladıkça silahı alıp, sağa sola ateş edesim geliyor, bağırmak geliyor içimden, haykırmak istiyorum. İki hafta önce dinlenmek için gittiğimiz karakolda, annesiyle konuşmuştum. “Yusuf senden izinde çok bahsetti oğul, teskereyi alınca buraya uğra, misafirimiz ol, bir oğlumuz da sensin. Yusuf sana sen de Yusuf’a emanetsin” demişti. Bu sözler, hiç çıkmıyor aklımdan. Şimdi nasıl da üzülüyordur, babasız büyüttüğü Yusufuna. Kına yakıp askere gönderdiği oğlunu, Türk bayrağına sarılı görünce nasıl da yıkılmıştır. Pusudayız her zamanki yerimizde… Ama Yusuf yok yanımızda.

Nöbet sırası bende biliyorum. Yanımda aslında Yusuf var. O kardeşini yalnız bırakmaz. Pusularda, operasyonlarda arkamda oturuyor. 10 saniyede bir dürtüyor, yine gülerek, “uyuma lan” diyor. Ve fıkra anlatıyor sessizce, “oğlum fazla gülme komutan gelir!” Yine yıldızlara bakıp hayal kuruyoruz… Her yıldız kaydığında üzülüyoruz, “kim öldü acaba ?” diye. Dardanel tonu açmak istemiyorum, geçmiyor boğazımdan. Oysa kutuyu ikimiz bir paylaşırdık, yarısı ona yarısı bana. Bozuşurduk hatta, “sen fazla yedin” diye. Sonra barışırdık. “Sana bir daha sigara yok”

Yemekten sonra, her seferinde, “sana bir daha sigara yok” deyip kızardı. “Sen içmiyorsun oğlum, içine bile çekmiyorsun” derdi. Dayanamaz, iç cebinden her gün 1 tane içtiği Marlbora’dân verirdi. Aklımdan çıkarmak istiyorum, düşünmek istemiyorum. Yusuf’un kanlar içindeki halini düşündükçe, kafamı sağa sola vurasım geliyor. “Keşke orda ben olsaydım” diyorum, “yanında ben de olsaydım.” “Ben de şehit olsaydım.” Şimdi ne derim annesiyle karşılaşınca? “Yusufum nerde?” derse ben ne derim
Nereye gittiğim hakkında hiçbir bilgim yok. Bölüğün durduğunu bile ancak önümdekine çarptığımda anlıyorum. Pançoyu tam suratıma çekmiş yürüyorum. Kafamı bile kaldırmıyorum, pkk mkk umurumda değil. Yağmur suratıma öyle bir çarpıyor ki, tokat gibi. Ayaklarımın içi çamur deryası calp culp diye sesler çıkarıyor, alt kamufülajımın rengi çamur rengi olmuş. Ara sıra çök verildiği zaman, yorgunluktan atıyorum kendimi yere. Vücudumun her yeri sırılsıklam… Su kafamdan giriyor, ayaklarımdan çıkıyor.
Panço fayda etmiyor ama hiç yoktan suratımı koruyor sert yağmur damlalanndan. Allah’tan silahım Kannas sudan etkilenmiyor. Aslında ondan da şüpheliyim, yağmurlu havada hiç kullanmadığım için bilmiyorum. Ateş eder mi etmez rrîi? Hiçbir şey düşünmek istemiyorum. Sadece yürümek ve bir an önce operasyonun sona ermesini istiyorum. Tabii sonra da bölüğe gidip dinlenmek. Zori’nin ortasındaki harabeye dönmüş evlerin yanında çök veriliyor. Etraf aradıktan sonra, burada kalacağımız söylendi. Derin bir ankara escort uzağa da gidebilirdik. Geceyi burada geçireceğiz ve ateş serbest. Tabii fazla duman çıkarmadan. O ara ben dahil yorgunluktan ölüp bitenler, bir anda canlanıyoruz. Tim komutanı, “hani lan yorgunluktan ölüyordunuz?” diyor. ” Komutanım, Türk her şey bittiğinde başlar” diyoruz.
Hemen ateş yakıp ısınmamız lazım. Sağdan soldan topladığımız çalı çırpıyla ateşi yakmaya uğraşıyoruz. Ama yanmıyor tabii… Ağaçlar ve çalı çırpıda yağmurdan nasibini almış. Evlerin yıkıntıları arasından gardığımız odunlarla ateşi yakıyoruz. Ateşin sıcaklığı vurdukça, üstümüzden dumanlar çıkıyor. Botları çıkarıp ayaklanmızı da ısıtmamız lazım… Ayaklarımızın altı, bembeyaz olmuş. “Bunlar benim ayaklarım mı?” diye soruyorum kendime. Yedek elbiselerimizi değiştiriyoruz bu arada. Acıktığımızın farkına varıyoruz, tabii bir de çay… Çaydanlık simsiyah olmuş dumandan. İçi de çok temiz sayılmaz aslında. Bardaklar deseniz aynı, çayın renginden sararmış. Sivilde olsanız bırakın çay içmeyi, pislikten elinize almazsınız. “Belki temizlesek tadı kaçar” diye temizlemiyoruz. Ateşin etrafında dönerek üstümüzü kurutmaya çalışıyoruz.

Konserveleri açarken dökmemek marifet! Kumanya bıçaklarının ağızlan kör olduğu için, normal bıçaklarla açmak için boğuşuyoruz. Bu sefer bize torpil geçtiler sanırım, kavurma var menüde. Kavurmayı tavanın içine döküp, üstüne de yumurta kırdın mı, yemek yemeklikten çıkıp, ziyafete dönüşüyor. Yağmur hızını kesti gibi ama rüzgar, var gücüyle bizim mevziinin üstündeki çadırla boğuşuyor. Rüzgar çadınn üstüne koyduğumuz taşları fırlatıyor ba­zen. Yemek içmek faslından sonra etrafı gözetliyoruz. Daha önce burada kalmadığımız için, nerde ne var, nasıl gelinir, nasıl gidilir diye harabe evlerin arasından etrafa bakıyorum. Yoksa gece ağaç dallarını insan, ağaçları da at sanacağımızdan çok eminim. Hava kararmaya yakın, ateşi canlandırmamız lazım. Eğer geceye çok köz kalırsa, daha fazla ısınıyoruz. Gece ateş yakmak yasak çünkü…

Ateşin etrafını kaya parçalarıyla kapatıyoruz, köz gözükmesin diye. Hava karardıkça nöbet muhabbetleri başlıyor. “Kim, kaç kaç nöbet tutacak” diye. “2 saat mi tutalım 3 saat mi?” İşi fazla uzatmadan 3 saate bağlıyoruz. Dört kişiyiz, 3 saat tuttun mu gece sona eriyor. Mevziinin içi küçük olduğu için, ayaklarımızı uzatmadan, oturur şekilde uyumaya çalışıyoruz. Normalde uyuyamazsın ama insan yorgun olunca, ayakta bile gözünü kapatsa uyumaya başlıyor. Kısık bir ses, “kalk” diye uyandırıyor beni. “Nöbet sırası sen de.” Yediğimiz yemekten midem ekşimiş, ağzıma acı sular geliyor. Suyu arıyorum çadırın içinde, elime gelen ilk pet şişeyi kafama dikiyorum. İğrenç bir şey, “su değil lan bu” diye kızıyorum. “Oğlum zeytinyağı lan o” diyorlar inanmıyorum. İğrenç bir şey, ağzımı suyla çalkalamam lazım. Ama su az, yere tükürerek durumu kurtarmaya çalışıyorum.

Nöbet tutmak için, çadırın dışına çıkıyorum. Hava buz gibi. Yağmurun ve fırtınanın ardından, sessiz yıldızlar gözüküyor. Bizim ateşin közü hala var. Etrafındaki taşlar epey kızmış. Uyurken üşümüşüm ve hala titriyorum. Közün yanındaki büyük kaya parçasını çekerek, ellerimi üstüne koydum. Kaya parçası, ellerimin bağını çözdü. Bu yöntemi benden başka yapan yoktu. Aslında ben de bunu, “ankara escort bayan diye sorduğumda rütbelilerden birinden öğrenmiştim. Aldığım cevaptan sonra ben de sıcak taşla ısınmaya başlamıştım. Nöbeti diğer arkadaşıma devrettikten sonra, uyuyan arkadaşların arasına girerek, ben de uyumaya başladım.
Çadırın içi sıcaktı. Oysa ne ateş ne de köz kalmıştı. Birbirimize omuz vererek acıyı bala, soğuğu sıcağa çeviriyorduk.
Sırt çantamın kayışını gevşetip sıkıştırmaktan sıkılıyorum. Bazen kaldırıp atasım geliyor. Halbuki içinde üç beş kumanya, ekmek ve sudan başka hiçbir şey yok. G-3 piyade tüfeği isyan ettiriyor! Nedir bu silah? Ne denge noktası var, ne de tutulacak bir yeri… Bir sağ elime, bir sol elime, bazen sırtıma filan alıyorum. Ama bixicileri görünce G-3’e de şükrediyorum.

Aslında dere yatağına insek iyi olur. Su da vardır orda, hem de buz gibidir. Ama ya geri çıkması. Biz kendi aramızda yorumlar yaparken, dere yatağına inecek şanslı insanların bizler olduğunu duyunca, kısa zamanlı bir suskunluk oluyor. Diğer birlikler dere yatağının etrafına emniyet almak için mevzilenirken biz aşağı doğru ilerliyoruz. Aşağı inerken tam bir komedi yaşıyoruz, düşenler, ayağı kayanlar, dalaağaca takılanlar. Asker düşünce gülmek kolay ama rütbelilerden biri düştü mü gülemiyorsun da. Zaten ne kadar dikkatli yürürsen yürü, bir şekilde düşüyorsun.

Dereye doğru yaklaştıkça, bölük açılarak arama taramaya başlıyor. Dere yatağının etrafı eski harabeler mağaralar, mağara girişleri, kuytu yerler… Her yer didik didik aranıyor, gene hiçbir şey yok. Her zamanki gibi. Dereden karşı taraf, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi. Ama biz karşı tarafa geçemiyoruz. Buraya geldiğimizde, sanırım onlar da karşıya geçiyor. Kısa süreli çök veriyoruz. Bir ağacın gölgesinde nefes nefese soluklanıyoruz. 50 metre aşağımızda Zori Çayı var. Ama izin vermiyor rütbeliler… Kuzunun koyuna baktığı gibi bakıyoruz. İmamın abdest suyuna dönmüş sularımızdan içiyoruz azar azar. 5-10 dakika çökte kalıyoruz. Sıcak öyle bir yakıyor ki, gölge bizim için cennet gibi adeta. Hepimiz dağıtmışız, en yürümeye dayanıklı olanlar bile perişan olmuş. Dere yatağındaki tüm timler, telsizden bir şey bulamadıklarını bildiriyorlar.
Neyse ki sonunda dere yatağının arama taraması sona ermişti. Geri dönüş hiç birimizin aklında yoktu. Biz Melisa Boğazının kenarından dönüş yaparız diye planlıyorduk. Taa ki, Tabur Komutanı çıktığınız yerden tekrar geri dönün diyene kadar… “Yok yok” filan diyorduk, “şaka yapıyor.” Ama Tabur Komutanı emir vermişti bir kere. Tekrar kol düzenine geçerek, yukarı doğru ilerlemeye başladık. Teğmen önde diğerleri arkada ilerliyorduk. “Biri çıksa da ateş etsek diyordum” Çıkışta da isyan ipini çekmiştik artık. Çatışma, Pkk, hiçbir şey umrumuzda değildi. “Biri çıksa da ateş etsek diyordum.” Hiç yoktan, yattığımız yerden ateş eder dinlenirdik.
Yukarı çıkarken hiç yukarı bakmamaya dikkat ediyorum. Yukarı baktığım zaman moralim bozuluyor.”Burayı ben bu yüklemi çıkacağım?” diyorum. Birbirimizi ite kaka yukarı çıktık. “Ne kadar bittik” desek de yukarı çıktık.

Zori’nin kelime anlamı nedir? Niye buraya Zori demişler? Hiçbir bilgim yok. Sorduğum sorulara sallama cevaplar aldığım için, artık sormuyorum da. Bazen bölgenin korucularına soruyorum. Onlar da lafı hemen mermiye getirdikleri için, pek anlaşamıyorum.
Ama sanırım bu, Zori Çayına inip çıkanların koyduğu bir isimdir.

Ateşleri söndürün, herkes ihtiyaçlarını görsün! Uzun bir gece daha başlıyor. Her gece aynı işler… İki saatte bir gelen nöbet, termal kamera, gece görüş, görüntü almak, kısık sesle konuşmak, uykusuzluk, sönen ateşin sıcaklığıyla ısınmak, ışığı dışarı göstermeden sigara içmek vs. Mevziinin kenarında duran silahımı elime alıyorum. Taa ki, hava aydınlanana kadar atıştırabileceğimiz ekmek ve pet şişe içindeki suyu hazırlıyorum. Pançom, yerde beni izliyor. Termal kameranın akülerini ayarlıyorum. Hava karardığı zaman, üzerindeki pançoyu açıp kuruyoruz. Termal kamerayla dağları tepeleri ve araziyi izlemek ayrı bir zevk. İstediğin her yeri görmek ve araziyi taramak, insana o gecenin sessizliğinde oyun gibi geliyor, tabii aküler fazla ve yeterliyse. Ve bekleyiş başlıyor.

Neyi beklediğini bilmiyorsun. Karanlık, o konuşan dağları, susturuyor.
Gecenin tarif edemeyeceğim, o kendi sesleri ortaya çıkmaya başlıyor. Kaypak ve kancık çakal iniltilerini duyuyorum. Sonra kurt uğultularını duyuyorum. Bulut gibiler ve şimşek gibiler… Onlar ayın şavkına başını uzatıp, “bu dağların sahibi benim” diyorlar…
Diyarbakır kırsalında yaptığımız arazi arama taraması sona ermiş, bizim Tugay zayiat vermeden Diyarbakır merkeze dönüş yapmıştı. Silahları ve mühimmatları depoya bıraktıktan sonra dinlenmek için oturdum. Yorgunluktan hiçbir şey yapmak istemiyordu canım. Sadece çay ve sigara içmek istiyordum. Fazla yürümekten ayaklarımın altı bembeyaz olmuştu. Vücut, “artık seni taşıyamayacağım” der gibi sinyaller veriyordu. Ama sıcak bir çay üstüne bir de sigara yaktın mı sanki her şeyi unutmuşsun gibi geliyordu. Biz daha çaydan ve sigaradan zevk alamadan “içtima alanına toplanın” diye bir feryat kopuyordu.

Bağıran arkadaşın ses tonundan belliydi acil çıkış vardı. O güzelim çayı yarım bırakıp acilen içtima alanına toplandık.Komutanlardan biri, “operasyona gidiyoruz, ancak sudan başka bir şey almayın, fazla kalmayacağız” dedi. Bu yine sevindirici bir haberdi. Daha büyük bir operasyon da olabilirdi. Az önce silahlığa bıraktığımız silahları geri alarak içtima alanına tekrar geldik. Konyalılar bizi bekliyordu. Konya ulaştırmanın Man kamyonlarına biz ‘Konyalı’ diyorduk kendi aramızda. Bu kamyonlar kimleri taşımamıştı ki… Biz çoğu arkadaşımızı en son onların arkasında görmüştük. Bundan dolayı bizim için o kamyonların çok önemi vardı. Daha önce çatışmada şehit olan bir arkadaşımızı son kez ‘Konyalı’da görmüştük. Bize el sallamıştı, sanki geri dönmeyeceğini bilir gibi.

Silvan’a doğru ilerliyorduk. Araçların arkasından yarım kalan sigara keyfimize devam ediyorduk. Ancak çok geçmeden silah sesleri duyulmaya başladı. Orda bulunan birlik, bir grup Pkklı’yı çember içine almıştı. Biz gittiğimizde sıcak temas başlamıştı. Silah seslerini duyunca, olayın ciddiyetini anlamıştık. Araçlardan iner inmez, bize gösterilen bölgeye doğru hızla ilerledik. Vadinin içinde 20-25 kişilik bir grup vardı. Vadiden silah sesleri ve insanların haykırışları geliyordu. Vadi çember içindeydi herhalde mermileri bitene kadar çatışacaklar ya da teslim olacaklardı. Çatışma ara ara devam ediyor, çoğu zaman sessizliğini koruyordu. Onlar aşağıdan bizi yukarıdan sallıyorduk mermileri birbiri üzerine. Ateş ettikten sonra yatıp kafamızın üzerinden geçen mermileri sayıyorduk.

6203 total views, 0 today

komşu yu fena siktim

Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Esmer, Ankara Escort Etimesgut, Ankara Escort Sarışın, Ankara Kızılay Escort, Çankaya Escort, Etimesgut Escort, Mamak Escort 26 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Cümleten herkese selam ben 24 yaşında bir gencim. Ankara escort bayan Komşumuzu sikmek için çok uğraştım ama sonunda başardım. Bu kadar zor olunca da bu hikayemi sizlerle paylaşmak istedim. Bizim komşumuz 54 yaşında bir kadın. Kocası ile de araları hiç iyi değil. Çünkü adam tam anlamı ile deli. Ben daha 20 yaşına girdiğimde ergenliğin de etkisi ile bu kadından çok hoşlanmaya başlamıştım. bir gün eve yemek yemeye gelmiştim baktım oda masaya oturmuş bizimkilerle beraber yemek yiyor bende tam karşısına geçip oturdum bir ara masadan kalkıp su almaya gittim tekrar oturmaya geldiğim . Birden onun muhteşem bacaklarını fark ettim bacakları bacağı açık bir şekilde oturuyordu tanga sının  kadar görüyordum işte o günden sonra ona karşı büyük bi ilgiduymaya başladım komşumuz olduğu için sürekli bize oturmaya geliyordu bende her zaman acaba bir demetevler escort   diye gözümü bacaklarından hiç ayırmıyordum oda arada bir farkına varmadan patlatıyordu tabi bu arada bende kendimden geçiyordum günden güne benim ona karşı olan ilgim daha da arttı ama içimde de bir korku vardı ona yaklaşamıyordum arkadaşlarımdan biri yengeyi başka bir adamla gördüğünü bana söyledi arkadaşımda bizim sokakta oturduğu için başladı bana anlatmaya merkeze yakın bir yerde buluşup gidiyorlarmış. Bende işte elime bir fırsat geçti dedim artık ona karşı bakışlarım değişmişti artık içimde eskisi kadar korku yoktu onunla konuşurken sürekli gözlerimi göğüslerine ve amına kaydırıyordum farkına varıp varma  bir türlü çözememiştim bir gün annem akşam üzeri bir komşuya gitti o sırada eve telefon açtı annen dedi bende buralarda az sonra size oturmaya gelecektim dedi bende sen istesen gel az sonra buralarda olur dedim oda tamam geliyorum o zaman dedi.Aradan 5-10 dakika sonra baktım zili çaldı hemen kapıyı açtım ve içere aldım odaya girdik ve tam karşımdaki kanepeye oturdu ben sürekli onun bütün vücuduna bakıyordum elinde gözlükleri vardı tam onları silmeye başlamıştı gözlüklerine baka bilirmiyim dedim tabi dedi tam önünde diz çöktüm ve bakmaya başladım gözlüklerini ona geri verirken bir yandan da acaba bacaklarına ellerimi koysam kızarma diye düşünüyordum tam verdiğim sırada ellerimi bacaklarının üstüne koydum 2 elimde bacaklarının üstünde duruyordu hiç sesini çıkarmıyordu sonra yanına geçip oturdum elimi yine bacağının üstüne koydum ve ufak ufak okşamaya başladım ama o hiç bir tepki vermiyordu ben devam ettim bu arada da ben tamamen azmıştım artık ne olursa olsun onu sikmek istiyordum sonra bana dönüp anneni çağırmayacak mısın dedi bende acele etme çağırırım birazdan dedim oda gülümseyerek tamam dedi işte dedim artık oda istiyor sonra onu benim odama kadar gelmesini istedim ne yapacağız  dedi bende sen gel biraz dedim tamam dedi ve benim odama geçtik odanın ışıkları falan yanmıyordu oldukça karanlıktı odaya girer girmez beline sarıldım çünkü artık dayanacak gücüm kalmamıştı bana ne yapıyorsun sen dedi bende yenimahalle escort  ve kendisini bana bırakmasını söyledim ohala direniyordu yok biri gelecek biri görecek rezil olacağız falan ben herşeyi göze almıştım başladım göğüslerini okşamaya oda bende kurtulmaya çalışıyordu ama nafile bir kere kıstır mıştım onu köşeye kaçamazdı sonra elimi vajinasına doğru attım eteğinin üstünden baktım biraz rahatlamaya başladı sonra arkasını döndürdüm ve ellerini duvara yasladım tam önümde domaltmış bir şekilde duruyordu elimi külotuna attım ve hemen çıkardım eteğini de yukarı doğru kaldırdım o pembecik amıve götü sikilmeye hazır beni bekliyordu sonra eğilip amını yalamaya başladım.hafif hafif inlemeye başlamıştı bir taraftan da parmağımı amına sokuyordum iyicekendinden geçmişti .Baktım amı iyice sulandı sonra taş gibi olmuş yarrağımı amınadoğru yaklaştırdım ateş gibi olmuş amının dudaklarına sikimi dayadım yavaşça içeri doğru ittirdim ohhh sesleri çoğalmaya başladı bende kimseye yakalanmamak için hızlı hızlı başladım ben sikimi kökledikçe etlik escort o daha fazlasını istiyordu sanki 5-10 dakika sonra volkan gibi içine patladım bana senden bu kadarını hiç beklemezdim dedi beni çok mutlu ettin dedi ilki seninle yapmışız dedi ben biraz daha zamanımızın olduğunu söyleyip bir kere daha yapalım dedim oda hiç terettütsüz olur dedi yine aynı pozisyonu aldık ben odamdaki vazelini çekmecemden çıkardım ve göt deliğine sürmeye başaldım oda bana ne yapıyorsun. dedi bende sen zevk almaya bak dedim sonra sikimi ağzına verdim başladı yalamaya2-3 dakika içinde yarrağımı taş gibi yaptı bende hemen arkasına geçip yarrağımın kafasını dayadım götünün deliğine dur yapma ordan olmaz falan diyordu bende çok zevk alıcaksın dedim içeriye doğru yavaşça sokmaya başaldım baştan biraz acıyor dedi sabretmesini söyledim çok az bir zaman sonra artık göt deliği iyice açılmıştı artık rahat rahat girip çıkıyordum de inlemeye başladı 15 dakika sonra boşaldım ve kendimi adeta yere bıraktım ve yığıldım oda aynışekilde yanıma yattı ilk defa götten sikiştiğini ve çok zevk aldığını söyledi , bende seninle her zaman sikişirim dedim ondan sonra fırsatını bulduğum haftalarda ya onların evde ya bizim evde yada otelin birinde deliler gibi sikişmeye başladık.

2898 total views, 0 today

ankara da önüme gelene verdim

Akyurt Escort, Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Sarışın, Ankara Kızılay Escort, Ankara Merkez Escort, Çankaya Escort, Gölbaşı Escort, Rus Escort, Üniversiteli Escort 26 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Merhaba değerli ankara escort bayan okurları. Bir ara bizim memlekete gitmiştik köye akrabalara falan işte . karımın ailesinin yanına da uğradık karımın süper güzel bir bacısı vardı yani benim baldız olacak onlarda aslında şehirde kalıyorlardı ama yazları köye gidip tarla işlerinde çalışıyorlardı . Kız kardeşi o yıl lise 2 yi bitirmiş ve 3 e geçmişti tam serpilip genç kızlığa adım attığı 18 yaşındaydı…. O günü yine bahçede çalışmış ve çok yorgun olarak eve gelmiştik hepimiz çok yorgunduk sadece eşim evde kalıp bize yemek hazırlıyor onun dışında hepimiz bahçeye gidip çalışıyorduk . Yine böyle yorgun günlerimizin biriydi ve bana iş yerinden telefon geldi benim acil olarak işe dönmemi ve 1-2 günlük işim olduğunu haberini telefonla eşime haber vermişlerdi. Ben o yorgun halimle acele olarak hazırlanıp yola çıkacaktım ki eşim baldızımın da benimle gelip okuluna uğraması gerektiğini söyledi. Acele akşam üzere yola çıktık 4-5 saat yolculuktan sonra kasabaya gelmiştik baldızımı evine bırakarak ben de eve gidip duş alıp yatacaktım. Duşumu alıp rahatladıktan sonra 1 duble rakımı alarak TV. karşısına geçip istirahate çekilmiştim ki telefon çaldı arayan baldızımdı . Bizde suyun akıp akmadığını soruyordu onlarda kesilmişti ve duş alamamıştı baldızım. Suyun bizde aktığını bize gelip duş alabileceğini söyledim . Yarım saat sonra kapı çalındı açtığımda karşımda baldızım çok sinirli idi . Gündüz o bahçe çalışmasından ve yorgunluktan sonra duş alamamasının stresi gözlerinden okunuyordu. Ben salonda rakımı yudumlarken baldız hemen duşa daldı. O duşta iken ben koltukta o yorgunlukla uyuya kalmışım biraz sonra biri bana dokunarak enişte yatağa geç rahat uyu diyerek dokunuyordu gözümü açtığımda karşımda baldız üzerinde ablasının bornozu ile duruyordu. İkimizde yorgunluktan bitkin bir haldeydik . baldıza her tarafım ağrıyor aslında iyi bir masaja olsa çok iyi olur dediğimde o da bana masaj yapabileceğini söyledi. Bunun üzerine ben de halının üzerine yüz ustu yatarak baldızım da yanıma oturdu ve bana masaja başladı . boyunlarıma , kollarıma ,sırtıma ve bacaklarıma masaj yapmaya başladı . Daha sonra sırt ustu çevirdi beni ve masaja devam etti. Ben şortla idim ve baldızın bana temaslarından tahrik olmuştum ama gizlemeye çalışıyordum ve bir an önce bitirmesini bekliyordum. bana masajı bitirdikten sonra benim ona masaj yapmamı istedi ve yüz üstü halıya yatarak beklemeye başladı ben de ona masaja başladım . Boynunu escort ankara da sırtını kollarına ve bacaklarına indikçe baldızın gözlerinin kısılmaya başladığını fark ettim , onu sırt üstü çevirdim ve masaja devam ettim bornoz hafiften açılmış ve altında külot ve sutyeni görülüyordu . Külotuna baktığımda önünde ıslaklığı fark ettiğimi görüce baldız toparlandı ve yüzü kızarmıştı. Onun bu durumunu görünce ben utanmaması gerektiğini söyledim o bundan cesaretlenmiş olsa gerek konuyu sexe getirerek konuşmaya başladı. Bana ablasına hiç ihanet edip etmediğimi? Şu an ablası hamile olduğu için sex hayatımızın nasıl olduğu? gibi sorular sormaya başladı . Konuştukça konular açılıyordu ve daha samimi ortam doğuyordu . Ben de onun erkek arkadaşı olup olmadığını soruyor , ve merak ettiği sorulara cevap veriyordum. ama şortumun önündeki kabarıklığı saklayamaz olmuştum baldızım önümü işaret ederek canın çok çekti galiba enişte dedi ? ben de onun önünü işaret ederek sanki sen çok masumsun dedim ve bornozu açarak ıslanmış olan külotuna elimi değdirerek bu nedir dedim? Baldızım ankara escort hiç tepki vermeden öylece duruyordu ben elimi külotunun içine sokarak yavaş yavaş amını okşamaya başladım . Artık amının iyice sulanmıştı ben baştan bornozu ardından sutyenini ve külotunu yavaş yavaş çıkardım ve karşımda sütün gibi bacaklar ve daha yeni kıl çıkmaya başlamış o amı görünce bende artık dayanacak güç kalmamıştı . baldızı kucağıma alarak yatak odasına taşıdım . yanına uzandım ve onu öpmeye başladım her yerini yalıyordum göğüslerini, bacaklarını ve yavaş yavaş o bal kutusun ulaştığımda baldızım artık tatlı tatlı kasılmaya başladı ilk orgazma ulaşmıştı başımı tutarak sıkıca bacaklarının arasın bastırıyor ben de yalamaya devam ediyordum son birkaç kasılmadan sonra başımı tutup kaldırdı ve dudağıma bir öpücük kondurarak teşekkür etti ve bornozu üstüne çekerek kapattı kendini. Yüzü kıpkırmızıydı hala utandığı belliydi. Yanına uzandım ona sarılarak utanmaması gerektiğini söylediğimde ablasının yüzüne nasıl bakacağını sayıklıyordu ben de şakayla karışık hadi sen rahatladın beni de rahatlat dedim sıra sende deyince irkildi. Gözlerini açtı yüzüme baktı ne yapacağını bilmiyordu ben de elini tutup sikimin üzerine götürdüm ve okşamasını söyledim yavaş yavaş okşamaya başladı sikim dim dik olmuştu şortu zorluyordu şortu çıkartmasını söyledim yavaş yavaş şortumu çıkarttı ve elini yine sikime getirdi ve sıkmaya başladı artık sikimin tüm damarları çıkmıştı . Baldızım kulağıma daha önce hiç bir erkeği çıplak görmediğini hiç ilişkisi olmadığını bakire olduğunu söylüyordu ve hala gözünü açıp sikime bakmıyordu. Ben de onun bekaretine dokunmayacağımı ama istediği gibi bakması gerektiğini söyleyerek cesaret veriyordum. eliyle hala sikimi sıkı sıkı tutuyordu gözünü açtı o şaşkın bakışları ile sikime baktı ve ne yapmalıyım dedi ben de onu yavaş yavaş yala dedim . Eğildi ve dondurma yalar gibi onu yalamaya başladı giderek daha iyi yalıyordu ben de dayanacak güç kalmamıştı ağızın boşalınca ne olduğunun şaşkınlığında ona spermleri yutmasını söyledim o da son damlasına kadar hepsini yuttu . Bir birimize sarılarak uzandık ama ben hala doyuma ulaşmamıştım biraz sonra onu tekrara okşamaya başlayınca o da karşılık vermeye başladı benimki yine kalkmıştı ben de onu uyarmaya başlayınca o da kendisini bana bıraktı . ben sırt üstü yatarak onu kucağıma oturttum ve elimle uyarmaya devam ettim artık demetevler escort o gelmek üzereydi sikimi arkasına dayayarak deliği zorlamaya başladım ama girmiyordu . Kalktım krem aldım ve onu önüme domaltarak arkadan yavaş yavaş zorlamaya başladım canını yakarak korkutmak da istemiyordum. Yaram tam taş kesmişti kaygan göt deline harpadanak soktum tabi kendisinin üzerine istediği gibi oturmasını söyledim. Ben de bu arada onu uyarmaya devam ediyordum o da sikimin üstüne yavaş yavaş oturuyordu başı girince canı yandı ve öylece bir süre hiç kımıldamadan üzerinde durdu biraz sonra tekrar oturmaya başladı yavaş yavaş benimki o dar tünelde ilerliyordu . Artık taşaklarıma kalçaları değmişti acı bir çığlık attı ve bir süre daha hareketsiz kaldı üstünde ben de bu arada uyarmaya devam ediyordum daha fazla dayanamayacaktım patlamak üzereydim o da artık rahat rahat oturup kalkıyordu sikimin üstünde zevk almaya başlamıştı ve içine patladım o da kasılmaya başlamıştı ve hep beraber doruğa ulaşarak üzerime yığıldı öylece . Sikimi bir süre içinde öylece tuttu canını yanmasının yanı sıra zevk aldığı da beliydi dudağımdan öptü ve çok güzel olduğunu söyledi. Sevinmiştim ilk ilişkisinden zevk aldığını söylemesi bana gelecek için ümit vermişti. Öylece uyuya kalmışız sabah kalktığımda ben hala çıplak yatakta yatıyordum baldız duşunu almış kahvaltı hazırlamış mutfaktaydı . Ben işimi o gün halletmiştim baldız da okul işini halletmişti ama bir birimize 1 gece daha ayırmaya karar verdik ve o gece de köye dönmedik .Bu şekilde ilişkimiz 6 ay sürdü daha sonra baldız bana bekaretini de verdi. Pek yakında yeni ankara ucuz escort ile karşınızda olacam

3882 total views, 0 today

komşu escort bayanı yalayarak siktim

Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Etimesgut, Ankara Escort Tandoğan, Ankara Kızılay Escort, Çankaya Escort, Gölbaşı Escort, Üniversiteli Escort 25 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Ankara’mın kaliteli beyleri Merhaba size başımdan geçen bi olayı anlatmak istedim.Bizim mahallede komşumuz olan gülşah isminde bir ankara escort  kadın ı var. Bu kadın benden birkaç yaş büyük ve bu yüzden de ben de ona abla diye hitap ediyorum. Ancak bütün mahallenin erkekleri bu kadına hasta tabi ben de. Gülşah abla da az orospu değil bize firikik vermeden hiçbir yere gitmiyor. Biz de tabi onun bu firikik lerini resmen gözlerimizle yiyoruz. İşte sizlere anlatacağım olay de bu kadınla aramda geçti. Bir gün Sertap abla hiç ummadığım bir kıyafetle dışarı çıkmıtşı. O günden önce altından hiç eksik etmediği dar kot pantolonu ve üzerinde zaman zaman yırtık pırtık tişörtler veya askılı bluzları ile görünürdü ama o gün sarı bir kıyafet üzerinde türbanı beni çok şaşırtmıştı. O günden sonra, yani bir aydan uzun bir süredir türbanlı kadınlarla sikiş yapmak gibi bir fantazim var, bunu bana aşılayan Sertap abladan başkası değil ve sizlere anlatacağım bu türbanlı daha üç gün önce başımdan geçti. Şimdi hikayemin başında Sertap abladan bahsetmiş olmam ilişkiyi onunla yaşadığım izlenimi vermesin ama onun kız kardeşi olan Ayşegül ile yaşadığımı söyleyebilirim. Yaşım 19, ayşegül benden bir yaş orta düzey ve hatta belki yaş bile yoktur aramızda sadece bir kaç ay olabilir. Gülşah abla gibi Ayşegül’de türbanlıydı ama dediğim gibi bir anda türban takmışlardı. Ondan öncesinden tıpkı ablası gibi Ayşegül’de oldukça kaşar bir tipti ama güzellik yönünden pekte bana hitap etmiyordu o yüzden türbansız halindeyken pek ilgilenmiyordum ama abla kardeş türbanlı bir vaziyette dışarı çıkıpta mahallenin diline düştüğünden bu yana “ya Gülşah ablayı yada kardeşi Ayşegül’ü sikeceğim” diye kendi kendime söz verdim :).

Türbanlı sex hikaye

Ayşegül ablasından daha sıcak kanlıydı bana karşı, biraz aramızsa samimiyette yok değildi yani ama işte türbanlı olana kadar pek ilgi duymadığım için fazla yüzgöz olmadım ama bir aydır götünde dolanıp duruyorum. Üç gün önce saat akşam altı civarında mahallenin kadnıları dışarıya dökülmeye başlamışlardı. Kimisi evinin önünde oturmuş elişleri ile uğraşıyor, kimisi evladını çıkarmış onu gezdiriyor falan derken gözüm marketin önünde ki kalabalığa takıldı. Bir kaç kişi tartışıyor ve tartışanlardan ikitaneside türbanlı kadınlardı. Onların Ayşegül ve ablası olduğunu hiç tahmin etmedim. Marketin önüne gidene kadar onların olabileceğine ihtimal dahi vermedim ama yaklaştıkça abla kardeşin tanımadığım bir taksi şoförü ile tartıştıklarını gördüm. Yani taksi şoförü derken ticari taksiden kastetmiyorum, normal bildiğiniz binek tipi araçtan söz ediyorum. Olaya müdahil olduğumda tartışmanın yol verme davası olduğunu ve Sertap ile Ayşeyül’ün karşıdan karşıya geçeceği sırada şoförün arabayı bunların uzarına kırması ile başladığını anladım. Yani aklımda onları etkilemek ve yatağa atmak gibi bir düşünce yoktu, aslında azda olsa vardı ama öncelik mahallemizin kızları oldukları için içten içe onları orada savunasım geldi. Bir kaç saniye konuyu dinleyip olayı anladıktan sonra adama yaptığının yanlış olduğunu ve iki kadınla sokak ortasında tartışmanın erkekliğe sığmayacağını söyledim. Bana biri böyle bir şey söylese muhtemelen adamın verdiği tepkiyi bende verirdim :). Adam bana “konuyu bilip bilmeden olaya dalma yiğenim” dedi ve bir nevi siktir git karışma diyerek Ayşegül ve Gülşah abla ile tartışmasına devam etti. O an yapacak birşey bulamadım o yüzden ankara escort bayana “siz iki dakika susarmısınız” dedim ve taksi şoförüne “burası bizim mahalle, biliyorum sana göre küçüğüm ama şurdan bi seslensem burdan kolun bacağın kırık çıkarsın” dedim. Bunu derken amacım adamı korkutmaktı ama hem adamı korkutup yoluna gitmesini hemde kızların bana hayran hayran bakmasını sağlamıştım. Tartışmanın ve adamın bir kaç söz ettikten sonra gitmesinin ardından kızlar, yani Ayşegül ve Sertap beni evine kahve falan içmeye davet ettiler. Bu teklifi nasıl geri çevirebilirdim ki :). Günlerdir aradığım fırsatı sonunda yakalamanın heyecanı ile bir kaç metre ilerideki evlerinin önüne vardık. Bizim apartmanın hemen iki apartman aşağısında oturuyorlardı o yüzden hem komşunun oğlu olduğum içinde oldukça güvenilir bir tiptim onlar için. İçeri girerken en arkadan ben çıkıyordum, hem Sertap ablanın hemde kardeşi Ayşegül’ün o kocaman götlerine baka baka merdivenlerden çıkmak o kadar zevk vermiştiki anlatamam. İçeri geçtiğimizde beni salona geçirdiler ve Ayşegül “ne içersin” diye sordu. Uzun sürer diye kahve istedim, mutfağa gidip kahve yaptığı sırada bizde Sertap abla ile sohbet etmeye başladık. Üzerindeki kıyafetleri çıkartmamıştı, zannediyorum ben varım diye ev kıyafetlerini giymemişti ve yaklaşık beş dakika kadar baş başa oturup sohbet ettikten sonra Ayşegül elinde üç fincan Nescafe ile içeri giriverdi. Ablası kadar oda çok işveli ve cana yakındı ama dediğim gibi ablası kadar güzel olmadığı için türbanlı olana kadar pek ilgimi çekmiyordu. O an kahvemden yudumlarken Ayşegül veya Sertap artık kim denk gelirse sikişmeye hazırdım ama bir saat kadar oturmama ve ottan saptan sohbet etmemize rağmen hala ikisinden birine yakınlaşamamış ve niyetimi belli edememiştim. Ayşegül ile sık sık göz göze geliyor ve kesişiyorduk ama Sertap abladan da her an bir işaret alabilirim belki diye Ayşegül’e tam olarak niyetimi belli edesim gelmiyordu. Sonunda Sertap abladan artık bir iş çıkmayacağını anlayınca, o tuvalete gittiği bir sırada hemen hamlemi yaparak “türbanlı haline hayran kaldım gerçekten” dedim. Gülümseyerek “evet bende çok seviyorum, bana çok yakışıyor” dedi ve biraz daha yakınıma gelerek “ya o kadar süredir komşuyuz ama birbirimizde telefon numaralarımız yok, istersen kaydedelim belki lazım olur” dedi ve benden telefon numaramı isteyerek kendi numarasını verdi. Sertap abladan böyle bir hareketi öyle çok isterdim ki ne yazıkki bu hareketi kardeşinden görmüştüm. Yinede türbanlı sikiş fantazimi bir şekilde gerçekleştirmek için elime ilk fırsatım geçmişti diyebilirim. Telefonlarımızı birbirimize verdikten sonra bir kaç dakika içerisinde Sertap abla geldi, ardındanda ben bir süre daha oturarak “bana müsade artık eve geçeyim” diyerek kalktım ve eve gittim. Bu sırada pek anlatılmaya değer birşeyler yaşanmadığı için hiç gereksiz konulara girmiyorum o yüzden eve geçtikten sonra gece saat bir gibi gelen mesajdan söz ederek Ayşegül ile daha da yakınlaşmamızın nasıl başladığını anlatmak istiyorum. Saat bir gibi ben uyumak üzere yatağa girmiştim, o sırada hafif kendimden geçmişken birden mesaj geldi. Mesajın kimden geldiğini tahmin etmiyor da değildim yani. Ayşegül telefon numaramı aldıktan sonra mesaj atmamıştı ve aslına bakarsanız mesaj atmakta gecikmişti bile diyebilirim. Derken ilk mesajın ardından yine havadan sudan sohbetler birbirini takip etmeye başladı. Taki ilk illegal denebilecek sohbetimiz escort ankara  Ayşegül’ün bana lise yıllarında sevgili olduğumuz bir kız ile aramızda geçenleri sormasıyla başladı. Özellikle lise son zamanlarında okulun hızlı öğrencilerindendim ve kızlarla aram çok iyiydi. Ayşegül’de o zamanlar kesikti ve bir kaç kez çıkma teklifi bile etmek için yeltenmişti ama benim sürekli bir kız arkadaşım olduğu için fırsatını bulamamıştı. Yinede bir kızın size ilgisi varsa her şekilde öğreneceğiniz gibi bende Ayşegül’ün bana olan ilgisini biliyor ama karşılık vermiyordum. Gece yarısı o sohbet ile özel konular açıldı, lise yıllarında yaşanan ilişkilerden söz edildi ve nihayetinde yaşanılan ilk tecrübe sohbetimizin konusu haline geldi. Önce Ayşegül bana ilk kez kiminle ilişkiye girdiğimi sordu. Ne yalan söyeyeyim daha önce hiç bir kızdan böyle bir soru durmamıştım. Yani en az yirmi, otuz’dan fazla kız arkadaşım oldu şu ana kadar ama hiç birinden böyle bir soru duymamıştım ve bu yüzden zaten soruyu duyar duymaz sertleşmek için hazır bekleyen yarrağım bir anda uyarılmaya başladı. Sorularına cevap verirken yarrağımın üzerindeki elimi bir saniye bile çekmeden sürekli sıkıca tutarak konuşmaya çalışıyordum. Soruları bittiğinde sıra bana gelmişti ve bende aynı şekilde ona ilk girdiği ilişkiyi anlatmasını istedim. Anlattıklarına göre ilk kez kuzenlerinden birisiyle götten sikiş yaşamış ama amını daha hiç siktirmemişti. Götten tecrübesi olduğu için bir kaç dakika sonra “götten sikiş yaşarken hiç canın acıdımı” diye sorduğumda “kişiye göre değişiyor, mesela senle yaşamış olsam eminim acırdı” dedi. Kişiye gör değişiyor demesi birden fazla kişiye götünü siktirdiği anlamına geliyordu bu yüzden erkek arkadaşlarından hangilerine götünü siktirdiğini sordum, tabi direk “kime götünü siktirdin” diye sormuyordum, soruyu üslubuna göre soruyordum, yani “daha önce anal sex yaşadın mı” diye sorduğumda verdiği cevaba karşılık olarak “kimlerle anal sex yaşadın” gibisinden sorular soruyordum yani. Bana dört tane isim verdi ve bunların ikisi benim liseden çok yakın arkadaşımdı.

Aslında yakın diyorum ama Ayşegül’ü götten sikipte bana söylemeyen yakın arkadaş mı olur, birde konunun bu boyutu var tabi. O kadar da yakın olmadıklarını Ayşegül isimlerini söylediğinde anladım kısacası. Bu anal sex üzerine yaptığımız sohbet yarım saat kadar sürdü, yarım saatin sonunda ben “peki en son ne zaman götten siktirdin” diye sorduğumda bir anda ortamda sessizlik hakimdi. Yani şimdi dedimya “ne zaman götten siktirdin” diye işte bu soruyu direkt olarak böyle sormuştum. Daha önce anal sex, anal sex diye sohbet ederken birden götten sikiş demek kızın algısını koparmıştı yata utandırmıştı bilemiyorum :). Soruma cevap gecikmedi ama, bir kaç saniye sonra “çok uzun zaman oldu ama kısa bir süre içerisinde tekrar yaşamak isterim” dedi. Madem kız bu kadar cesur, bu kadar kaşar bende en az o kadar cesur ve sikici olabilirim diye düşünerek “istersen sana yardımcı olurum” dedim. Bu kadar açık saçık konuşmamıza rağmen, yani en azından Ayşegül bana bu kadar yakın davranmasına ve benimle bu kadar rahat konuşmasına rağmen “yardımcı olurum istersen” dediğimde biraz utanmış bir ses tonu hissetmiştim kendisinde. Yinede ne kadar utanırsa utansın teklifimi kabul edip beni evine davet etti. Gece geç saat olduğu için kapının önüne geldiğimde kapıyı çalmak yerine telefonla çağrı atmamı söyledi. O saatte ablası uyuduğu için (bu arada söylemeyi unuttum, abla kardeş kalıyorlar evde, ailesi farklı bir ilde) onu uyandırmadan beni içeriye almayı planlıyordu. Planladığı gibide oldu, yarım saat içerisinde üzerime birşeyler giyip bana dediği gibi apartmanın kapısının önüne geldim. Çağrı attığımda hemen apartmanın kapısını açtı, ardından evin dış kapısını açarak beni beklemeye başladı. Çok sessiz bir şekilde evin içerisine girdiğimde beni acele ile odasına sokup hemen kapıyı üzerimizden kilitledi. Tabi tüm bunlardan önce sizlere söylemek istediğim şey şu ki ben Ayşegül’ü sikmek için evlerine gitmeden önce mesaj ile türban takmasını ve beni öyle karşılamasını söylemiştim. Daha önce porno hikaye yazmadığım için konular kopuk kopuk oluyor kusuruma bakmayın lütfen :(. Her neyse, istediğim gibi türbanı takmış ve beni odasına aldığında üzerinde türban varken altında ablası gibi daracık bir kot giymişti. Ablasının eski hali desem daha doğru olur sanırım :). Daracık kotun üzerinden götü öyle güzel görünüyordu ki anlatamam. Hemen sevişmek üzere yatağına oturdum ve yanıma çağırarak ayakta belinden sarıldım. Hem göğüslerini buluzun üzerinden ağzıma alıyor hemde ellerimle iri götünü avuçlayarak okşuyordum. Yatağa geçmesini, yanıma oturmasını ben söylemeden o bir kaç saniye içerisinde yanıma geçtiverdi ve oturur oturmaz elini yarrağımın üzerine atarak okşamaya başladı. Zaten odasından içeri girer girmez sertleştiğim için yarrağım direkt olarak Ayşegül’ün eline gelmişti. Biraz pantolonun üzerinden okşadı ve sonrasındada dışarı çıkartarak avuçlarının arasına alıp bana otuzbir çekmeye başladı. İnanın bana bu türbanlı fahişe’nin ne kadar profesyonel bir sikiş ustası olduğunu daha yarrağımı avuçladığı an anlamıştım çünkü amatör bir fahişe gibi değildi, ellerinin arasında neyin olduğunu çok iyi biliyordu. Yani ellerinin arasında olan şeyin farkındaydı ve ona göre davranıyordu :). Eminim bu sikiş işini profesyonel kişilerle yaşayan arkadaşlar tam olarak neden söz ettiğimi anlamışlardır. Beni ellerinin arasına alıp bir kaç dakika okşadıkan sonra yarrağımın başından akan sular resmen boşalıyormuşum gibi çoktu. Bunu fark eder etmez zaten bir süre daha yarrağımı okşamaya devam edip ardından hemen ağzına sokarak emmeye başladı. Artık yarrağımdan akan sular aşağı doğru gitmiyor direkt Ayşegül’ün ağzına, oradanda boğazından aşağıya akıyordu. Ben daha fazla bu muameleye katlanamayacağım için türbanlı başından çekiştirerek yarrağımı ağzından dışarı çıkarttım. Artık daha fazla orgazm olmadan duramayacağımdan dolayı kızı sikmeden oradan ankara türbanlı escort ayrılmak istemiyordum o yüzden “yeter artık bu kadar, şu göt deliğinin tadına biraz da ben bakayım” dedim ve soyunmasını söyledim ama üzerindekileri komple çıkarmasını istemiyordum. Ben daha ziyade türbanlı anal sex düşünüyordum bu yüzden türbanı harici üzerinde ne varsa çıkarttırdım. Karşımda çırılçıplak kaldığında yatakta amını okşayarak beni izliyor ve amının dudaklarını her iki yana ayırarak sanki amdan verecekmiş gibi hareketler yapıyordu. O an Ayşegül’ün amını sikeceğimi düşünmedim desem yalan olur ama sadece düşüncede kaldı çünkü kız dediği gibi bakireydi, daha önce hiç amını siktirmemişti o yüzden bana “amımı sik” dese bile ben girmezdim. Bir kaç dakika karşımda durarak amını okşadıktan sonra ayağa kalktım, yanına gittim ve arkasını döndürerek odada ki bilgisayar masasının üzerine ellerini uzattırdım. Hafif domalmış bir şekilde önümde eğilirken önce parmaklarımın üzerine tükürdüm ve baş ve işaret parmağım olmak üzere iki parmağımla Ayşegül’ün göt deliğini yoklamaya başladım. İşte tam o an türbanlı kızla anal sex hikayem başladı diyebilirim çünkü parmağımı Ayşegül’ün göt deliğine değdirdiğimde nasıl bir ortamda bulunduğumun farkına vardım. Kızın içine girmemiştim, yarrağımı eline vermemiştim veya ne bileyim yarrağımı falan okşamıyordum ama parmaklarım Ayşegül’ün göt deliğine deyince boşalacak gibi hissettim kendimi. edimya götten sikiş meraklısı türbanlı komşu kızı Ayşegül’ü sikmeden boşalmaya niyetim yoktu o yüzden daha fazla oynaşmak yerine artık yarrağımı ellerimin arasına alıp Ayşegül’ün göt deliğine sürtürmeye başladım. Hem ben hemde Ayşegül götten sikiş için çok ama çok sabırsızdık. Bir yandan ben acele ile göt deliğine sürttürüyordum, bir yandanda da Ayşegül “hadi artık bekletme beni, sok şunu içime” diyerek içine girmemi istiyordu. Bir kaç sürtünmeden sonra yavaşça yarrağımı türbanlı Ayşegül’ün götüne doğru iteklemeye başladım. Ben iteklerken Ayşegül’de sabırsızlığına yenik düşerek kendini bana doğru itekledi ve bir anda yarrağımın tamamı kızın götüne girivermişti. İçim öyle bir hoş olmuştu ki her an boşalacak gibi duruyordum. Ayşegül ise yarrağımı içine alınca derinden bir “OOOOHHH, OOOHHHHH, OHHHHHHHHH” çekip kendini ankara sınırsız escort bana çarptırmaya devam etti. Belki bir belkide iki dakika tutabildim kendimi, sonunda boşalacağım zaman “ben daha fazla dayanamıyorum” dedim. Ayşegül “sakın çıkma içimden” diyerek beni her damlama kadar içine boşalttırdı. Boşalırken türbanlı Ayşegül’ün kollarından sıkıca tuttum ve kendime doğru çekip boşaldım. Tamamen boşalana kadar Ayşegül’de benim gibi inledi durdu. Artık ben istediğimi almıştım ama Ayşegül hala sikilmek için can atıyordu. Aslında o an Ayşegül’ü sikmeye ve onuda tatmin etmek için elimden geleni yapmaya çalışırdım ama bir yandanda bu ilişkinin devamını yaşamak için tadını damağında bırakmayı düşünüyordum. Boşaldıktan sonra “bu gece istersen bu kadar yeter, yarın akşam tekrar uğrarım” dedim ve apar topar evden ayrıldım. Ertesi gün defalarca kez mesaj attı ama “artık amını sikmek istiyorum, amdan vereceksen geleyim” diye mesaj attım. Daha önce amını vermek istemişti ama ben almamıştım fakat şuan için amını siktirmekten vazgeçti ama yeterince azgınlığa geldiğinde türbanlı fahişe Ayşegül’ün amınıda sikeceğim. O gece benim boşalmam ama Ayşegül’ün orgazm olamaması ve onu orgazm etmeden evden ayrılmam yaptığım en iyi hareket oldu benim için :). Bu davranışımla daha çok o eve girip çıkmaya devam edeceğim. Belki bir akşam Ayşegül yerine ablası Gülşah’ı sikerim, hiç belli olmaz

3152 total views, 0 today

Ankara ünlü escort hikayesi

Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Etimesgut, Ankara Escort Tandoğan, Ankara Kızılay Escort, Çankaya Escort, Etimesgut Escort, Rus Escort, Üniversiteli Escort 25 Ağustos 2016

ankara escort

Ankara escort

Merhaba ankaranın elit beyleri sizlere bugün bi ankara escort bayan hikayesi değilde on numara hayatı film gibi olmuş birini anlatacam. Tıbben çocuğu yok ama 23 evladı olan ünlü oyuncunun hayatı ders çıkarılması ve örnek alınması gereken bir insan harbi bir adam.
17 Ocak 2016
“Turgay Tanülkü”
62 yaşındaki oyuncu, 18 yaşında girdiği cezaevinden 26 yaşında başka biri olarak çıkmış. Özgürlüğe ilk adımı atarken “Ben geri döneceğim buraya!” diye bir söz vermiş kendine. Tanülkü, ömrünü cezaevlerinde mahkumları tiyatroyla buluşturmaya adamış bir oyuncu… Çoğu insanın Kurtlar Vadisi, son olarak da Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde Şahinağa olarak tanıdığı Tanülkü’nün hikayesi dizi olacak kadar çarpıcı… 1981’den beri girip çıkmadığı cezaevi kalmadı. Üstelik o sadece mahkumların değil, onların çocuklarının da hayatlarına umut olmuş. 14’ünü cezaevinden aldığı 23 evladı var. Ve o evlatlardan çoğu üniversiteyi onun sayesinde bitirip hayata atıldı. Hatta içlerinden biri, hukuk okuyup savcı oldu!
Cezaevine girişinizle başlıyor hikayeniz. En başından anlatır mısınız?
– 1970 döneminde Ulucanlar Cezaevi’nde siyasi nedenlerle hapis yattım, 18 yaşımdaydım. Ve uzun dönem işkence gördüm, çocuğum olamayacak kadar ağır işkence gördüm. Bizim hayatımız hep bir dram. Çok mutlu olan bir kesimden değilim.
-Cezaevine girdiğinizde okuyor muydunuz?
– Ankara’da liseyi bitirmiştim, hukuk fakültesini kazanmıştım. Aynı zamanda da konservatuar sınavlarını da kazanmıştım. Tutuklandıktan sonra Ulucanlar Cezaevine gönderildim. Kendimi ve koğuştaki ağabeylerimi eğlendirebilmek için fıkraları oynuyordum koğuşun ortasında… Tiyatroyu küçük küçük koğuşa sokmuştum. Epey zaman böyle devam etti.
Ünlü oyuncu Turgay Tanülkü’nün hayatı film gibi…
Annemler beni Almanya’da biliyordu. Çünkü o zamanlar radyoda arananların listesi okunurdu, yakalandıktan sonra listeden ismin çıkardı. Ben yakalandığım için listede ismim yoktu. Onlara Almanya’da olduğumu söylemişlerdi. Haliyle benim hiç ziyaretçim gelmiyordu.
-Çocukları kurtarmam gerekiyordu. Onlar için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Yıllar sonra suçumun olmadığı anlaşıldı. 26 yaşımda çıktım cezaevinden. Tam sekiz güzel yılım gitmişti… -Ama çıktığım gün kendime bir söz verdim; cezaevine tekrar gideceğim! 1981 yılında mahkumlarla gönüllü olarak tiyatro yapmaya başladım. Gönüllü olunca idarenin de işine geliyordu. Ders yapıyordum orada. Her gün gidiyordum cezaevine. Mahkumlardan bir grup oluşturdum, ilk oyunumuzu o zaman sahneye koydu.
-Ben bitirdim konservatuvarı. Cezaevindeyken okula gidip gelebiliyordum gardiyan eşliğinde. Konservatuvarla cezaevi arasında iki cadde vardı zaten. Gardiyan okula kadar getirip bırakıyordu beni, akşamüzeri de alıyordu. Okuldakiler zaman zaman şüpheleniyordu durumumdan çünkü bilmiyorlardı cezaevinde olduğumu…
– Mahkumlar oyun oynar, gala yapardım, onların aileleri izlemeye gelirdi. Çocuklar gelirdi babasını, annesini seyretmeye. Oyun biter, misafirler gider, o koca koca adamlar sahneden iner, ailesinin oturduğu koltukları koklardı (ağlıyor). Tiyatro bir insan kokusudur. Çocuğum olmadığını ve olmayacağını biliyorlardı. Eşim sağ olsun kader deyip kabullenmişti. 27 yıldır evliyim… Bu galalar ve oyunlar sayesinde mahkumların çocuklarıyla tanışmaya başladım.
-Çocukların mutluluklarını gördüğümde küçük küçük para vermekten ötesini yapmak istedim. Ailelerle konuşmaya başladım “Okutabilecek misiniz?” diye… Durumlarını anlatıyorlardı… Önce kendi evlerinde okutmaya başladım. Erzaklarını alıyordum, kiralarını ödüyordum. Tüm bunların altından kalkabilmek için tiyatro dışında iş yapmam gerekiyordu…
NAYLON TORBA SATTIM, ÇAY OCAĞI AÇTIM
– Naylon torba sattım… Ankara OSTİM’de bir çay ocağı açtım. Oradan gelenlerle çocuklara destek olmaya çalıştım. O zamanlar TRT’de Ferhunde Hanımlar dizisinde oynuyordum. O da bir yere kadar yetiyordu. Ama o para epey güçlendirmişti beni. Eşimle konuştum ve çocukları almaya karar verdik. Anne baba çaresiz kalınca çocuklar sokağa ve suça yöneliyor.
45 YAŞINDA OĞLUM VAR
– İlk aldığınız çocuk şimdi kaç yaşında?
– 45 yaşında oğlum var şimdi. Ali ama soyadını vermek istemiyorum çünkü bir yerde yönetici… Ali’yi okutuyordum ama evinde kalıyordu. Benim de aklım ondaydı çünkü Ali’nin babası cezaevindeydi. Ama şöyle bir durum var, babalar içerde olunca anneler çalışmıyorsa, çocuklar ne yapacak? Ya babasının suçuna iştirak ediyor ya da başka yollara… Mesela uyuşturucudan baba içeri girmiş, karşısındaki avukat öyle bir para istiyor ki; kadın kocasını kurtarabilmek için o işi yapmak zorunda kalıyor. Bir zincirin halkası bu iş.
– Haklısınız. Siz nasıl devam ettiniz yardıma?
– Kız çocuklarını aldıktan sonra işin rengi değişti. Hepsiyle gurur duyuyorum ama bir kızım var; Merve Sultan Elgün şimdi savcı oldu. İki çocuğum, sahneye koyduğum oyunda rol alıyor. Birisi sinema biri de tiyatro mezunu. Ama cezaevinde parmaklıkların öbür tarafındaki çocukların, babalarına dokunamama isyanı… Babanın bunu görüp bacağına çimdik atıp, dik durup ağlamamaya çalışması… Sonra koğuşta isyan edip kafalarını duvarla vurmaları… Çok büyük dram vardır ankara escort  Bunlar beni çok etkiledi.
KARIMA ANNELER GÜNÜNDE 23 DEMET ÇİÇEK GELİYOR
– Çocukları okutmaya başladığınızda ailelerinden alıyorsunuz. Nerede barınıyor bu çocuklar?
– Beş tane evimiz var. Buca’da, iki tane İstanbul’da, iki tane Ankara’da…
– Nasıl altından kalkıyorsunuz bu giderin?
– Çalışıyorum. Raci Şaşmaz da sağolsun. Bana dersen ki “Evin var mı?” Yok. Arabam var bir tane.
– Çok takdir edilecek birisiniz…
– Şükür. Şu anda 23 çocuğum var. 11’i üniversitede okuyor, ufaklarım var, ortaokul lise çağında… Uşak Eşme’de Düz köyünde daha ufaklar var, onlar da çoban çocuklarıyla birlikte toprağı bilerek büyüyor. Ben ilkokulda köy enstitüsü öğretmenlerinden ders aldım. Onlar bana ne gösterdiyse çocuklarıma onu gösteriyorum. Bu nedenle çocuklarımın hepsi tarlayı, ağacı, toprağı bilir. Onlara bir dilim ekmek ver, bağa bırak ne yiyeceklerini bulur.
– Evlerde kim duruyor bu çocukların başında?
– Küçüklerin başında bir dostumun eşi duruyor. Onun da çocukları ve torunları var. Büyükler kendilerine emanet. Zaten büyükler artık küçüklere sahip çıkıyor, yardımcı oluyor. Zincirleme devam ediyor bu durum. Üstelik her tür düşüncelerinde özgürler. Ben Galatasaray’ı tutuyorum diye onlar o takımı tutmak zorunda değil yani. Kızlarımdan biri kapanmak istedi ve kapandı. Hiçbir ayrımcılığımız yok. Felsefi olarak ayrı ayrı tabaklarda yemek yedirerek büyütmedi onları. Tek tas ankara escort bayan, herkesin ağız tadı ortak. Biz öyle büyüdük. O zaman ayrımcılıklar kalkıyor ortadan. Benim Facebook’um, benim sigaram yok bizde. Ortak bir hesabımız var, oraya benim çalıştığım param, çalışmaya başlayan çocuklarımın katkıları ve dışarıdan çok güvendiğimiz isimlerin katkıları yatar… İhtiyacı olan alır…
– Aileleri bu duruma nasıl yaklaşıyor?
– Ailelerin bazıları çocuklar mesleklerini eline alınca aramaya başladı. Bu çok acı. Özellikle kız çocuklarının ailelerinin “Ne yapıyorsun?” diye sorması lazımdı. Soranlar var da, çok az. İşe girince aramak olmaz, vicdan yapmak olmaz. Erkekler daha bireysel… Sokaktan aldığım çocuklar da oldu, tinere bağımlı olanlar… Onlar çok kavgacı ve sert oluyor. Çocuklarımdan biri devamlı karakolluk oluyor. Beyoğlu’nun arka sokaklarında yaşadım bir süre… O zamanlar almıştım onları. Karım da kendini bu işe adadı. Anneler gününde 23 tane çiçeği geliyor (gülüyor). Bu çocukların hiçbir beklentisi yok.
– Baba mı der hepsi size?
– Evet baba… Ağır bir laf! (gözleri doluyor).
BABASI CEZAEVİNDEN ÇIKTI, KIZI SAVCI OLDU
– Gurur kaynağım dediğiniz Savcı Merve Sultan Elgün’den söz edelim isterim biraz da… Nasıl bir hikayesi var onun?
– Babası Buca Cezaevi’nde kalan mahkum oyuncularımdandı. Gala yaptık, aileler de gelmişti. Merve Sultan Elgün de kardeşi ve annesiyle oradaydı. Maltaya yani cezaevinin büyük koridoruna girdim. Yürürken iki kız çocuğu geldi elimden tuttu, biri “Turgay Baba dedikleri sen misin?” Escort ankara diye lafa girdi. “Biz okumak istiyoruz” dediler. “Tamam, sen kimin kızısın?” dedim, “Yogi’nin” dedi. Yogi’nin kalbi çok güzeldir. Şiir yazar, oyunculuğu vardır… “Ne olacaksın kız?” dedim. “Savcı” dedi!
– Neden savcı?
– İçeri girerlerken üst araması sırasında o dönemin cezaevi savcısı saçlarını okşamış onların. Hoşlarına gitmiş… O gün karar vermişti ve bunu dediğinde daha 12 yaşındaydı. Babasından izin aldık, Sultan’ı ve kardeşi Sare’yi aldım. “Hiçbir şeyine karışmayacaksınız” dedim… Sare de yüksek hemşirelik kazandı. Çok çalıştılar ama… Pikniğe giderdik kucaklarında test çözerlerdi. Hırs… Tutunmak zorundalar… Ve hukuk fakültesini kazandı. Okulu bitirip savcılık sınavlarına hazırlanmaya başlayınca ben neredeyse bunalıma girdim…
– Neden?
– Çünkü benim çocuklarım geçmişlerinden dolayı hayata bir sıfır yenik başlıyor. Kimileri yönetici oluyor, kimi başka pozisyonlarda görev alıyor. Çocukların geçmişleri bilindiğinde farklı davranmaya başlanıyor. Sultan sınavlara hazırlanırken, saçları ağardı, sarılık geçirdi. Çok sıkıntılar yaşadı. O sırada hep aklımdan şu geçiyordu; “Benden kaynaklı sıkıntı yaşar mı, babasından dolayı sıkıntı yaşar mı? Savcı olacak ama her şeyini araştırıyorlar. Kendi kendimi yiyordum. Ona da belli edemiyorum. Sınav bitti, başmüsteşar Kenan İpek “Seninle gurur duyuyoruz” dedi kızıma. O gün bütün dünya benim oldu. Bu çocuklar sıfırdan gelme…
– Babası şimdi ne düşünüyor?
– Cezaevinden çıktı tabii. Ve gurur duyuyor ama onun bir sözü ağırıma gider hep. Kızına dedi ki; “Ben sadece seni doğurttum kızım ama Turgay Baban sahip çıktı.” Tüm çocuklarım ailelerine gitsin istiyorum.

4021 total views, 0 today

ankara da kocamı ilk defa aldattım

Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Kızılay Escort, Çankaya Escort, Gölbaşı Escort, Üniversiteli Escort 25 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Başkentimin elit ve bi o kadar yakışıklı beyleri, ismim Asude.Kumral saçlı, balık etinde, güzel bir fiziği olan, 45 yaşında bir kadınım. Kocamla 23 senedir evliyim ve 2 çocuğumuz var. Anlatacağım olay 3 sene evvel başımdan geçti. Her yaz yaptığımız gibi kıyısında bulunan yazlığımıza gitmiştik. Ben çocuklarla her gün kalırdım, kocam ise sadece hafta sonları gelirdi. Orada bir de Figen isminde bir arkadaşım vardı. Figen benden 5 yaş küçüktü ve kocasından ayrılmıştı. Denize hep onunla birlikte inerdik…

Yine bir sabah Figen’le buluşup denize indik. Plajdan uzakta ayrı bir yere gidiyorduk, daha sessiz bir yerdi, kayalık ve sakin. Herzamanki gibi havlularımızı serdik, güneşleniyor ve denize giriyorduk. Yaklaşık 2 saat sonra yanımıza iki erkek geldi. Figen’in tanıdıklarıymış, öpüşüp tokalaştılar ve beni onlara tanıştırdı.

Kadir ve Hasan adında, 30 – 35 yaşlarında adamlardı. Kadir nerdeyse zenci gibi esmer, 1.80 boylarında, Hasan ondan biraz daha uzun ve iri yarı bir adamdı.Escort ankara Yanımıza oturdular, biraz sohbet edildi. Hasan “Hadi hepberaber denize girelim.” dedi, ben “Siz gidin, ben güneşlenecem…” dediysem de, ısrar edince hep beraber denize girdik. Figen Hasan’la çok samimi idi, birbirlerine sarılıp şakalaşıyorlardı. Kadir benim yanımda yüzüyordu…

Bir ara Kadir dipten gelerek, belime sarılıp beni havaya kaldırdı. Korkup çığlık attım, kocamdan sonra ilk defa bir erkeğin vücudu vücuduma değiyordu. Ellerimle itip “Lütfen bırak!” dedim, beni bıraktı. Ardından ben denizden çıkıp havluya uzandım. Kadir de arkamdan gelerek yanıma oturdu. Bana “Çok güzel olduğumu, benden hoşlandığını” söyledi. Evli olduğumu hatırlattım, “Olsun…” dedi. “Hayır, olmaz! Lütfen!” dedim…

Yavaş yavaş hava kararıyordu. Figen’ler 15 dakikadır ortalıkta görünürde yoktu. Kadir’le aramaya başladık. Kadir “Kayaların oraya bakalım…” dedi. Epey yürüdük. Neden sonra Figen’le Hasan’ı kayalıkların arkasında gördük. Aramızda 30 m falan bir mesafe vardı. Figen domalmış, Hasan arkadan yarağını geçirmiş, Figen’i sikiyordu. Donup kalmıştım bir müddet…

Kadir aniden dudaklarıma yumuldu. Ne kadar debelensem de kurtulamıyordum. Boynumu, ensemi, kulaklarımı, her tarafımı öpüyordu. “Ne olur bırak, yapma ne olur…” diye itiyordum. Elinden kurtulup kaçmaya başladım. Bir kayanın yanında Kadir kolumdan yakaladı. Ben “Ne olur yapma…” diye yalvarıyordum. Kadir “Söz veriyorum bir şey yapmicam. Dediklerimi yaparsan, sana elimi sürmicem!” dedi. Ben “Tamam.” deyince bıraktı…

Beni serbest bıraktıktan sonra, kendisi kayaya sırtını dayadı ve şortunu çıkardı. Simsiyah, kocaman yarrağını eliyle sıvazlıyordu. Yarrağı kocamın sikinden iki misli büyüktü. Bana “Arkamı dönüp, kalçalarımı göstermemi” söyledi. Bikinimin altını aşağı indirdim. Kadir’e bakıyordum,ankara escort kalçalarımı seyrederek yarrağını iki eliyle ovalıyordu.

Yarrağına içim gitmişti, fena olmuştum. Elimi önden amıma dokundum ve bir anda boşaldım, ama belli etmemeye çalıştım. Kadir yanıma sokuldu, bir eliyle kalçalarımı okşuyordu, bir eliyle de otuzbir çekiyordu. Sonra boşalmaya başladı, hepsi kalçalarıma akmıştı. Denizde yıkanıp çıktık. Figen’ler de geldikten sonra, beni eve bıraktılar.

Evde hemen banyoya girdim.ankara ucuz escort Yıkanırken Kadir’in siki gözümün önüne geliyordu hep, amımı okşayarak bir daha boşaldım.

Aradan 2 gün geçmişti. Ev işleri ile uğraşıyordum, kapı çaldı. Açtım Kadir karşımdaydı. Hemen içeri girip kapıyı kapadı, şaşırmıştım. Bana sarılıp dudaklarıma yumuldu, öyle bir öpüyordu ki, karşı koyamıyordum. Beni kucağına alıp yatağa götürdü, bıraktı. Bir çırpıda soyundu, üstüme uzandı. Her yerimi öpüyor, yalıyordu…

Bir anda çırıl-çıplak kalmıştım. Vücudum ateş gibi yanıyordu, “Yapma ne olur, sikme beni, ben evli bir kadınım, ne olur…” diye yalvarıyordum. Kadir beni duymuyordu bile. Amımı yalamaya başlamıştı, her tarafım titriyordu, kendimi bıraktım ve bir an önce sikilmek istiyordum. “Hadi, ne olur sok artık, dayanamıyorum, sok, geçir artık…” diyordum.

Kadir bacaklarımı iki yana açtı, eliyle yarrağını tükürükledi, amımın dudakları arasına dayadı ve birden dayandı. Ben çığlığı bastım, “Aahhh, ahhh, yavaş…” diyordum. Yarrağı içimi kavuruyordu, çıldırmış gibiydim. Hayatımda hiç bu kadar zevk almamıştım! Kadir durmadan yarağını sokup çıkarıyordu. Her dayandığında, yarrağı biraz daha giriyordu ve ben ard-arda boşalıyordum…

Amım acıyla karışık yanıyordu. Kadir karnımı, göbeğimi, memelerimi, her yanımı yalıyordu. Sonra birden kasıldı ve bağırarak amımın içine boşalmaya başladı. Sıcacık dölleri amımı doldurmuştu. Hiç beklemeden “Domal!” dedi. Yastığa başımı koyup domaldım. Kalçalarımı elleriyle tutup ayırarak, arkadan amıma yarrağını birden kökledi…

Ben bağırıyordum, çığlıklar atıyordum, zevkten kalçalarımı iki yana sallıyordum.Ankara escort bayan Yarrağını taşşaklarına kadar sokuyordu amıma. Bu arada kaç sefer orgazm oldum, boşaldım bilmiyorum. Son bir defa bastırdı ve o da boşalmıştı.

Ben “Kadir, çocuklar heran gelebilir, çabuk git ne olur…” dedim, giyinip gitti. Kadir gittikten sonra, ben yatakta uyuya kalmışım…

2224 total views, 0 today

ankara sınırsız escort ların sexsi

Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Sarışın, Ankara Kızılay Escort, Ankara Merkez Escort, Gölbaşı Escort, Rus Escort 22 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Merhaba ankara nın elit beyleri benim tadımı alamayan lar için bir fırsat ankara escort bayan sevenler Yengem mükemmel bir hanım. Hatta o kadar ki benim için anne yarısı gibidir. Hatta ben onu kendime idol şekilde alırım o kadar aşırı severim. Benim yaşım da ona yakın bulunduğu için birlikte aşırı keyifli zamanlar geçiririz ve çok fazla derecede de eğleniriz. Saatlerce beraber alışveriş yaparız ve çok aşırı sık görüşmeye başlarız. Yengemle yalnızca bir sokak arayla oturuyoruz. Ben de çalışmadığım için onlarda yaşıyor bu gibi bir şey oldum bundan sonra hiç onlardan çıkmıyorum. Onunla uzun uzun sohbet ediyoruz ve ben onunla sohbet etmekten aşırı haz alıyorum. Neyse bir sabah yine kalktım ve erkenden dayımlara gittim. Yengemle oturup kahvaltı yaptık ve kahvaltının ardından da çay keyfi yapmaya başladık. Bu arada dayımda evdeydi oturmuş tv karşısında çay içiyordu. Bir saat falan geçmişti ki yengem benim bir işim var dışarıya çıkıcam dayın evde 2 saate kadar gelirim siz dayı yeğen oturun dedi.Dayımı da çok fazla severdim ben de tamam dedim. Neyse yengem gittikten sonra mutfağa girdim ve mutfağı temizlerken dayım da yanıma geldi. şaka ile karışık bana arkadan sarıldı lakin o anda bile sertleşmiş yarağını hissettim.Şakayla karışık göğüslerime falan da dokunuyordu ve bu benim çok aşırı hoşuma gitmişti. Neyse bir süre sonra işler yolundan çıkmaya başlanmıştır. Dayım şakaların dozunu arttırmıştır ve en sonunda da üzerime yürümeye başlanmıştır. Ben şok olmuştum dayı ne yapıyorsun diyerek arka kaçmaya başladım. Dayımda aklımdan çıkmıyorsun çok aşırı güzelsin diyerek üstüme gelmeye devam etti. Bir yandan korkuyordum bir yandan da aşırı hoşuma gidiyordu. Sonra bana karımdan çok fazla seni düşünüyorum dedi. Ben gene direndim ve dayı ben senin yeğeninim ne olur kendine gel dedim. ama dayım durmadı ve beni tuttuğu gibi duvara dayadı.Sonra da dudaklarıma yapışıp öpmeye başladı. O kadar escort ankara tuhaf hissediyordum ki hem istiyor hem de yengem istikbal diye korkuyordum. Dayım sonra ellerini göğüslerime attı ve okşamaya başladı. O dakikalarda kendimden geçmiştim ve bundan böyle nerdeyse sik beni diye yalvaracak kıvama gelmiştim. Sonra elini amıma attı. Amıma dokunması ile amımdan şarıl şarıl sular akmaya başlanmıştır aşırı azmıştım. Dayım bana daha önce sikilip sikilmediğimi sordu ama hiç cevap vermedim. Beni tutuğu bunun gibi domaltarak hem amımı hem de göt deliğimi yalamaya başlanmıştır. O kadar zevk alıyordum ki zevkten inlemeye bile başlamıştım. dayım sikini amıma sürtmeye başladı. Biraz sonra kızlığım kızılay escort bozulacaktı fakat bu benim umrumda bile değildi. Dayım yavaş yavaş sokmaya başlanmıştır. Başı girince ımmmm diye inledim. Ondan sonra sikini arka çekti ve aniden dibine kadar kökledi.O lahza canım çok aşırı acıdı lakin dayım amımın arasında biraz bekledikten sonra git gel yapmaya başlayınca canımın acısı da geçti. bundan böyle kızlığım bozulmuş amımdan kanlar süzülüyordu lakin ben sırf aldığım zevke bakıyordum. daha evvela hayatımda böyle bir sevk görmemiştim. Dayım beni mutfakta katı bir biçimde sikmeye devam ediyor bir yandan da karım böyle haz vermiyorbundan böyle daima seni sikecem diyordu. Yaklaşık 10 dakika beni o pozisyonda sikti ben birden titremeye ve boşalmaya başladım. Daha evvela hiç orgazm olmamıştım ilk kez oluyordu. Ben boşalırken dayım hala sikmeye devam ediyordu bu da aldığım zevki iki katına çıkarmıştı.Ankara escort Biraz sonra dayım da boşaldı fakat hala doymamıştı. Beni bir posta da tezgaha oturtup sikti. ikimiz de fazlası ile keyif aldık. bundan sonra dayım her fırsatta beni sikiyor

2591 total views, 0 today

ankara da annemi grup siktirdim

Akyurt Escort, Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Esmer, Ankara Escort Sarışın, Ankara Kızılay Escort, Çankaya Escort, Gölbaşı Escort, Mamak Escort 20 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort

Merhabalar ben size şimdi annemi ankara da nasıl siktiklerini anlatıcam. Ben 20 yaşında Ankara da bir gencim 1.80 boyunda yapılı denilebilecek biriyim adım Berkcan. Annem ise ankara escort bayan Nurgül 35 yaşında dolgun bacaklı iri göğüslü esmer tenli bir kadın. Babamdan ayrılalı 10 yıl olduğu için annem cayır cayır yanıyor bende farkında olduğum için onu becerme hayalleri kuruyordum. Bir yıl ankara ya gittiğimiz tatilde herşey değişecekti. ankara ya gittik ve 4 yıldızlı bir otele yerleştik. Her gün denize iniyorduk ve bayanlara özel aile alanında güneşleniyorduk. Bir gün annem üstsüz olarak güneşlenirken memelerini görüp o kadar tahrik oldum ki 4 posta 31 çektim. Tek tahrik olan ben değildim. Yan taraftaki barda 3 tane adam sürekli annemle ilgilenip sohbet ediyordu. Annemde bundan haz alıyordu. Adamların ismi mert kerim ve ilkay dı. Bir gün sex hikayeleri okurken annesini siktirip siken bir hikaye okudum ve çok azdım. Kafama koymuştum ben annemi hem sikecek hem siktirecektim. Ertesi gün 3 kişiyi arayıp anlattım onlar sikerken gizlice izlemek istediğimi söyledim ve kabul ettiler. Annem alışverişe gittiğini söyledi. Ben önceden gideceğimiz villaya gitmiş perde arkasında bekliyordum. Annem kapıdan girmişti. Üstünde dar bir body giymişti. Alttan ise taytıyla müthiş gözüküyordu. Kahverengi saçları beline kadar uzanıyordu. Direk işe girip annemi mert kucağına alıp göğüslerini emmeye başladı diğerleri soyunuyordu. Annemi önce minyon olduğundan dolayı teker teker ayakta 69 pozisyonunda ağzını sikip boşaldılar. Bende bu sırada 2 posta atmıştım. Nurgül ağzında 3 posta dölle uzanırken mert gelip annemi kucağına alıp koltuğa oturdu ilkay da yarrağını götüne sokup sikmeye başladı. Kerim annemin ağzını sikerken arkadan ilkay götüne öyle sokuyordu ki annemin götü kocaman oluyordu. Mert in taşşakları annemin amını adeta mitralyöz gibi dövüyordu. İlkayla Kerim yer değişti ve annemi ayakta 2 kişi sikmeye başladılar. Annemin göğüsleri Mertin ağzındaydı. O sırada annem kasılmaya başladı o anda 2 kişi aynı anda kökleyince zevkten bayıldı. 3 kişi bir posta daha köpekleme siktikten sonra ankara escort bayan nurgül o gamzeli beline ve sırtına boşaldı. Bana gelip annen çok güzeldi şimdi sen sikebilirsin diyerek viskilerini içmeye başladılar. Ben sikimi çıkararak götüne soktum. Götüne bir rakı bardağı sığacak kadar genişlemişti. Seri seri siktikten sonra boşaldım. Annemi sikerken kameraya kaydetmelerini söyledim ve tekrar perdenin arkasına geçtim. Annemi Mert alıp duşa götürdü ayılmıştı. Peşlerinden gittim Mert o koca sikiyle annemi arkadan sikiyor sarılıp memelerini sıkıyordu o sırada kameraya kaydediyordum tekefonumla. Derken Mert boşaldı ama ne boşalma. Nurgülün yani annemin götünden oluk oluk bir pet şişenin yarısını doldıracak kadar döl akmıştı. Ben tatmin olup eve gittim gitmeden bana 600 lira verdiler annemi bırakıp videoya kaydetmelerini tembihleyip otele gittim.Eryaman escort Annem 1 hafta olmayacağını ihtiyacım olan her şeyin olduğunu söyledi. O sırada her gün videolar bana geliyordu. Annemi hayvan gibi sikip seks oyuncağı gibi kullanıyorlardı. Annem 1 hafta sonra geldiğinde her şeyi açıklayıp bende her gün sikmeye başladım. Arada o 3 kişiyide çağırıp hayvan gibi annemi siktiriyorum.

4322 total views, 0 today

evimde eşim uyurken hırsıza verdim

Akyurt Escort, Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Etimesgut, Ankara Escort Tandoğan, Ankara Kızılay Escort, Etimesgut Escort, Rus Escort 17 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort 

ANKARA nın elit beyleri Herkese merhaba. Ben bu gsescorts.com internet sitesini rast gele buldum. Ve sizlere geçen yıl ankara kızılaydaki evimde başımdan geçen hikayemi anlatmak istiyorum. Ben hiç tanımadığım adını bile sormadığım bir adama kendimi kocam içeride uyuyorken ben salonda karşılaştığım hırsıza kendimi siktirdim. Hikayeye geçmeden önce bu hikayem tamamen gerçek olduğunu ve geçen yıl başıma geldiğini ve ömrümün sonuna kadar da o adını bile bilmediğim hırsızı bir kere daha görebilmek için resmen yalvarıyorum. Eşimin uykusu çok derindir. Ve eşimin yaşı benden büyük olduğu için de bir takım sağlık sorunlarının da olmasından dolayı biz uzun zamandır ağız tadıyla sevişmedik ve sikişemedik. Zaten şunu da bilmenizi isterim ki benden 25 yaş büyük bir erkek beni ne kadar o tam olarak kalkmayan sikiyle sikebilir onu da artık siz düşünün. Bu hırsız benim için çok iyi oldu ama onla da sadece bir kere olması da üzücü.

ankara escort bayan

Ben geceleri sık sık susadığım için kalkıp su içerim. Yine böyle bir geceydi. Zaten malum yaz sıcağı olduğu için kapı pencere açık yatıyoruz. Evimiz 4. Kat olmasına rağmen daha önceden hiç hırsız girmediği için güvenli olan mahallemiz olduğundan bizler de gayet güvenerek uyuyoruz. Hiçbir şekilde biri gelir de acaba bizi rahatsız eder mi diye düşünmüyorduk. Bu yüzden de kapı pencere açık yatıyorduk Ta ki o geceye kadar. O gece de zaten ben uzun bir süredir sikilmediğim için de sıkılmıştım. Su içmek için kalkıp mutfağa gittiğim zaman bir ses duydum ve salona doğru yöneldiğim zaman bir adamla karşılaştım. Benim yaşlarımda olan bu adam normalde korku vereceği yerde hiçbir şekilde bana korku filan vermedi. Aksine adam o kadar yakışıklıydı ki ben göz göze geldiğim zaman büyülendim desem tam olarak yeridir.

Kim olduğunu sordum kaçmak istedi ama ben kaçmasına müsaade etmedim.Ankara ucuz escort Çünkü azmıştım ve sikilmek istiyorum. Ama bir anda gel ve beni sik diyemezdim ki. Bu yüzden de dediğim tek şey kimsiniz bir saniye dedim. İzin ver gideyim sen beni görmedin ben seni görmedim dedi. Evimden eşyaları çal istediğini yap para bile veririm sana sorun değil dedim. Bunun karşılığında benden ne istiyorsun dedi. Bende otur biraz konuşalım dedim. Benim durumumu anlattım. Aylardır sikişmediğimi söyledim. Ne yani kocan içerdeyken seni sikecek miyim dedi evet kocam uyanmaz boş ver beni sik sen beni sike doyur ne olur dedim. Tek sana para veririm dedim. Çünkü hayatımda gördüğüm en yakışıklı adam oydu. Escort ankara Bana tamam dedi. Paranı istemiyorum sadece beni görmedin o kadar dedi. Bende tamam dedim. Ben azgındım ama hırsız benden daha da azgın çıktı. Sikini çıkardı ilk kez canlı olarak böylesine büyük bir siki görüyordum. O siki ağzıma sokarak kaldırdı. Kalktığında da ben hemen vajinamı çıkardım ben sadece sokmasına bile razıydım ama benim vajinama sokmadı hemen önüme eğildi ve iki eliyle vajinamı açarak benim vajinamı öpmeye başladı. Yaladıkça o dilini değdirdik sıra ben kendimden geçtim ve inliyordum durdu ve yavaş ol kocan duymasın dedi. İçerde herifim yattığından çok zordu inlememek. Biraz daha yaladıktan sonra beni yere ankara escort doğru yatırdı. Bacaklarımı kaldırıp o koca sikini benim amıma getirdi.

Amıma sürtüyordu. Namussuz herifin yalaması yetmiyor gibi bir de sürtmesi iyice çıldırtmıştı beni artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Sikini amıma geçirdi ve kökleyip çıkardıkça nasılda memnun oluyor ve kendimden geçiyordum. Beni sikmesi çok mutlu etti. Bu sikişi hala unutabilmiş değilim evimde her gece uyurken onu arzulayarak uyuyorum keşke birdaha gelse sincan da boş bi ev tuttum sıf onun için gelse ona ev tutacam yeterki sürekli siksin beni

7548 total views, 0 today

ankara escort burada

Ankara Escort, Ankara Escort Bayan, Ankara Escort Tandoğan, Ankara Merkez Escort, Çankaya Escort, Etimesgut Escort, Mamak Escort, Üniversiteli Escort 15 Ağustos 2016

ankara escort

ankara escort bayan

merhaba ankaranın elit beyleri burada hep  sadece kadınlar bahsediyoruz – etkili kişi ankara Escort sitesi ile güzel kız eğlenceli ama nereye İyi herkes biliyor sağlar. yıl kumları sen adamın anayasada, hiçbir şey temelde taksitli değişti ve beyin adama ücretsiz bir anı vardır bir kere, o hemen nasıl o nazik oluşturma vip escort için Olabilir, yumuşak bir cilt ve baştan çıkarıcı şekilleri ile düşünmek başladı yetenekli. Biz var hazineyi takdir yok bazen uzun kadınlarımızın güzelliği alışık ankara şehirlerde yaşayan ve edilmektedir. ankara kızı yabancılar arasında – bazen en imrenilen kupa, ve onlar bize gelip bu sözleşme ve açık ofisler girmek, ama sadece eğlendirmek için değil gibi görünüyor. türk işadamları ve nüfuzlu insanlar Onların yabancı ortakları sürpriz nasıl farkındayız ve özel partiler için genellikle iyi resmi bölümünden sonra. Onlara ne olur, genel halk bilinmemektedir, ve bilek orada konuşmak için hiçbir neden yoktur, ama hemen hemen her zaman escort ankara eşliğinde. Bir yandan, diğer yandan güzel kadınlar olmadan bir tatil için – değil icat henüz tüm statü yorgun ve kaçmak istiyorum, ve nitelikli ve kurtarılmış kızlara göre daha iyi bir şirket. VIP ESCORT müşteriler dünyadaki bütün kadınları eşlik, hepsi aynı değil iş. mümkün, ama gerekli değil sadece için değil çalışıyoruz. yalnız başkentte en iyi eskort hizmeti sunduğu birçok bu ifadeye iddia ne görünümünde garip olurdu. Dizinde Escort ankara bakarsak, bu sarışınlar ve esmer ve bulunan ve kırmızı ve ince ve narin ve vücudu rahatsız olabilir. Her gezgin, ne olursa olsun başka bir ülkeye yaptığı ziyaretin amacı, yerel bir kadınla, tabii ki, seks yerel hayatı anlamak için yerel mutfağı denemek ve istiyorum. Yabancı misafirler geliyorsa, bizim ankara escort bayanları onları beslemek için devralacak ve yaşam ankara yolu Uygulayacağına, ama kızlar herkes içindir. daha iyi bir konuk almak, artık sizin iyilik ve ne kadar çabuk İstenilen çözümlere alır. Neredeyse bir sürü almak isteyen her yabancı escort kızlar sadece onun şirket paylaşmak için ankara’ya Anlaştık, ve bizim yardımı  başarılı. Ziyaretin arifesinde, bizi arayın güzel kadın birini veya birkaçını seçin ve Kişisel misafirler bir ömür boyu hatırlar başkent ankara ilk gece Yani OLDUĞUNU bunu yapmak için kurulmuştur teşekkürler

2577 total views, 0 today

Page 2 of 4 1 2 3 4
  • Escort Ceren

    Etlik VİP Escort Ceren

    by on 9 Kasım 2018 - 2 Comments

    Etlik Escort Kendisine bir hayat arkadaşı, ya da yatakta ateşli zamanlar yaşatacak vip Etlik Snapchat Escort bayan arayan beyler hepinize selam. Benimle tanıştıktan sonra hayatınızda zevk alıp vermek çok daha anlamlı gelecek çünkü farklı fanteziler denemeye başlayacaksınız. Bütün hayatımı çılgın bir şekilde deli dolu yaşamış bir kadınım. Şu anda 29 yaşındayım ama hayat enerjim ben […]

  • ankara escort

    ankara da erotik bir escort hakayesi

    by on 4 Eylül 2016 - 0 Comments

      ankara escort Merhabalar ankaramın elit beyleri. Ben ankara escort bayan Melis .Nefes bırakmıştı o melisin parmak uçları beyazdı, ve fark etti. Çark olmadan uyandı ve resepsi yo nist masasının yürüdü. Patronu ava, bugün alınan değilse, günün geri kalanı nasıl olacak ne korku ona yapılan çok önemli bir paket bir kızı vardı. Bu onun hatası […]

  • ankara escort

    ankara da ofisde escort siktim

    by on 5 Eylül 2016 - 0 Comments

    ankara escort Merhaba başkentimin ankara escort bayan okuyucuları sizlere öncelikle kendimi kısaca tanıtmak isterim. Adım Beyza 28 yaşındayım ankara da yaşıyorum özel bir şirkette çalışmaktayım görevim sekreter.Ofis içerisinde başımdan geçen heyecan verici bir anımı sizlere aktarmak istiyorum umuyorum sizlerde okurken beğenip zevk alırsınız giyimine özen gösteren bir yapım vardır her zaman için ilgi çekici kıyafetler […]

  • ankara escort

    ankara escort a zorla oral yaptım

    by on 31 Ağustos 2016 - 0 Comments

    ankara escort Merhaba ben ankara escort bayan Nilay Ankara’da oturuyorum fakat aslen doğu illerinden birinde doğdum fakat yazmak istemiyorum neresi olduğunu. Evlendim ve Eryaman’a gelin geldim . önce size kendimi anlatayım 24 yaşındayım 1.70 boyunda 95 70 105 ölçülerin beyaz tenli epey bir seksi bir kadınım. Eşimle görücü usulü ile evlendik lakin mesut bir evliliğimiz mevcut tek […]

  • ankara escort

    Ankara'nın En Sex'i En Hırçın İlişki Uzmanı Nur

    by on 29 Mayıs 2018 - 1 Comments

    Ankara Bahçelievlerde Evi Olan Escort Nur Merhaba canlarım. Ben escort Nur. Ankara Bahçelievler’de oturuyorum. Ankara Escort kızları ile ilgilenen beyleri misafir etmek isterim. Bana Ankara’nın her yerinden ulaşabilirsiniz. Evime gelmek isteyen beyler, evime gelebilir. Gelmek istemeyen beyler ile beş yıldızlı otellerde buluşabilirim. Sexe doymayan bir bayanım. Sex yapmaktan fazlası ile zevk alıyorum. Bu neden ile […]